|
16. Ders: Vekilharçlık: Maddi Varlıklarımız
Geçen dersimizde vekilharçlığın Allah’ın bizim için yaptıklarına minnettarlıktan ötürü O’nunla işbirliğine girmek olduğunu öğrenmiştik. Çaresiz haldeyken ve ebedî hayat umudumuz yokken, Allah İsa’yı kurtuluşumuz için günah sunusu olarak dünyaya verdi. Allah’ın armağanına minnettarlığımızı hayatlarımızı O’nun hizmetine adayarak gösteririz. İmanlının hayatında vekilharçlığın hayatın dört temel alanında ortaya çıktığını gördük: bedenlerimiz, yeteneklerimiz, zamanımız ve maddi varlıklar ile servetimiz.
Vekilharçlık, Allah ile Mesih’in bedenlerimiz, yeteneklerimiz, zamanımız ve servetimiz dahil olmak üzere her şeyin mutlak sahibi oldukları fikriyle başlar. Allah merhametiyle bize kendi mal varlıklarının vekilharçları olma ayrıcalığını vermiştir. Geçen dersimizde Kutsal Kitap’ın bedenlerimizin, yeteneklerimizin ve zamanımızın vekilharçlığı hakkında söylediklerini incelemiştik. Bu dersimizde Allah’ın bizden maddi varlıklar ve servetin iyi vekilharçları olmamızı nasıl beklediğini dikkatle inceleyeceğiz.
S1. Zenginliğimiz nereden gelir? Yakup 1:17 ve Yasanın Tekrarı 8:18 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S2. Maddi ve mali zenginliğimizi nasıl kullanmalıyız? Elçilerin İşleri 2:44, 45; Matta 5:42; Yasa’nın Tekrarı 15:7,8; 1. Timoteos 6:17–19 ve Elçilerin İşleri 20:35 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Maddi zenginlik bize iyilik yapmamız için emanet edilmiştir. Bizden daha fakir olanlara karşı sert yürekli olmamalıyız. Yardım etmeli ve ödünç vermeliyiz. Ne kadar yardımda bulunacağız? Kutsal Kitap’ın Yasanın Tekrarı 15:7, 8 ayetlerinde belirttiği gibi, ihtiyaçlarına göre vermeliyiz.
S3. Bu, beleşçilere vermeliyiz anlamına gelir mi? 2. Selanikliler 3:6–15 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S4. Makedonya ve Ahaya’daki imanlılar maddi servetleriyle nasıl bir örnek ortaya koydular? Romalılar 15:26, 27 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Makedonya ve Ahaya’daki imanlılar, Yeruşalim’deki imanlılara yüzyıllar boyunca korumuş oldukları ruhsal mirastan dolayı borçluydular. Kurtuluş İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa tarafından gerçekleştirilmişti ve müjde dünyaya ilk olarak Yahudi elçiler ve imanlılar yoluyla yayılmıştı. Yahudi olmayanlar onlardan [Yahudilerden] ruhsal bir bereket ve miras almışlardı. Pavlus’un zamanında, Yahudiler mali darlığa düştüklerinde, Yahudi olmayanlar bağışlarıyla onlara hizmet etme fırsatı buldular. Felaketler ve sıkıntılar yardımıyla imanlılar bencillikten uzaklaşmaya çağrılır ve merhamet, lütuf ve sevgiye uyandırılır.
S5. Allah’ın faaliyetlerinde hangi karakter özelliğini görüyoruz? 1. Yuhanna 4:8 ve Yuhanna 3:16 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Verme ruhu göğün ruhudur. Fedakâr sevgi ruhu İsa’nın hayatında sergilendi. Sahip olduğu her şeyi verdi ve sonra Golgota’daki çarmıhta kendini tamamen teslim etti. Bencillik ruhu Şeytan’ın ve onun krallığının ruhudur.
S6. Kutsal Kitap’ta veren kişiler için neler vaat edilmiştir? Süleyman’ın Özdeyişleri 11:24 ve 3:9 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S7. Paramızın kullanımına ilişkin başka hangi yükümlülüğü görüyoruz? 1. Korintliler 9:11–14 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Eski Ahit’te Levililer tapınaktaki ibadet hizmetlerinin rahipleri ve görevlileriydi. Levililer Rab’den herhangi bir toprak payı almamışlardı, ancak hizmette tam zamanlı olarak çalışmalıydılar. İşleyip ekecek toprakları olmadığından, İsrail’in diğer oymaklarından mali destek görüyorlardı. Levililer ve tapınak hizmetleri ondalık ve sunular olarak bilinen kaynaktan destekleniyordu. Pavlus bu sistemi model olarak aldı ve müjde hizmetinde tam zamanlı olarak çalışanların ondalıklarla, ibadet evleri ve kilisenin maddi ihtiyaçlarının da sunularla desteklenmesi gerektiğini söyledi.
S8. Ondalık nedir? Levililer 27:30–32 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Ondalık kısacası tüm gelirimizin onda biridir. Ataların dönemlerinde topraktan elde edilen tüm ürünlerin onda biri ve her on hayvandan biri Allah’a aitti. Bir kimse ondalığı ödünç alacak olursa Rabb’e %20 faizle geri ödemesi gerekiyordu! Belli ki Allah insanların ondalığı kendisinden ödünç alarak sonra geri ödemeye çalışmalarını istemiyordu. Mali sıkıntıya düşecekler ve Rabb’e karşı yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerdi.
Günümüz toplumunda ürünler ve hayvanlardan çok parayla iş yapıyoruz. Dolayısıyla brüt gelirimizin onda biri Rabb’indir. Buna ondalık denir.
S9. Ondalık ne amaçla kullanılmalıydı? Çölde Sayım 18:21–24 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Levililer tam zamanlı müjde hizmetindeki çalışmalarından ötürü ondalığı almalıydılar. Aynı şekilde, Yeni Ahit’e göre Allah tarafından çağrılan ve kilise tarafından tam zamanlı müjde hizmetinde bulunmak üzere atanan kişiler de kilise üyelerinin verdikleri ondalıklarla desteklenmelidir.
Allah müjdenin tüm dünyada duyurulmasını emretti. Bazı kişiler vaaz etmeye giderken, diğerleri bu kutsal işi desteklemeye çağrılırlar. Allah kendi sözünün kudretiyle hiçlikten madde yaratabilir. Allah yalnızca konuşarak herkesin eline her şeye yetecek kadar bol para geçmesini sağlayabilir. Ancak O bunu yapmaz. İlahî armağanlarının başkalarını kurtarmak için insani kanallardan akması için insanların eline araçlar verir. Esasen, Allah insanı başkalarının halinden anlamaya çağırarak ve zihninin en yüce melekelerini kullanmaya teşvik ederek, onu yüceltmektedir. Verme fırsatı olmasaydı, cömert bir karakter geliştiremezdik.
Allah’a armağanlar vererek O’nu zengin edemeyiz. Her şey O’ndan gelir ve biz verdiğimizde aslında O’na ait olan şeyi iade etmiş oluruz. Allah bize, başkalarının kurtuluşu için fedakârca çaba sarf ederek, kurtuluş armağanından ötürü O’na olan minnettarlığımızı gösterme fırsatı vermektedir.
S10. Atalar ondalığa ilişkin nasıl bir örnek ortaya koydular? Yaratılış 14:18–20 ve 28:22 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S11. İsa ondalıkla ilgili ne dedi? Matta 23:23 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
İsa ondalık sitemini destekledi, ancak tüm dinî görevlerimizin Allah’a para vermekten ibaret olmadığı konusunda uyardı. Bir kişi, tıpkı Ferisiler gibi, ondalığını sadakatle vermesine rağmen kalbinde sevgi olmadığı için Allah’tan uzak olabilirdi.
S12. Sunular nelerdir? Nasıl kullanılmalıdırlar? Mısır’dan Çıkış 36:2–7 ve 27:20 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Sunular ondalıklarımızın yanı sıra verdiğimiz armağanlardır. Sunularımız için belirlenen bir miktar yoktur; yalnızca Rabb’in bizi ne kadar bereketlediğini düşünüyorsak ona göre veririz. Sunular ibadet için kullanılan binalar ve diğer malzemeler içindir. Ondalık müjde işçilerini desteklemek dışında bir amaçla kullanılmamalıdır. İbadet ve din hizmetleri için gereken diğer tüm gereçler ve taşınmaz mallar gönüllü sunularla alınmalıdır.
S13. Hangi ruhla vermeliyiz? 2. Korintliler 9:7 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
En büyük mücadelemiz benlikledir. Ondalığı iade etmek ve sunuları vermek bize içimizdeki doğal bencilliği yenme fırsatı verir. Bunun yanı sıra bizi Allah’la uyumlu hale getirir. Maaşımızın bir kısmını O’na geri vermemiz, O’nun her bereketin kaynağı olduğunun hatırlatıcısıdır. Sunularımız, minnettar bir kalpten ve Allah’ın bu paraları toplu olarak bizim bireyler olarak yapabileceğimizden çok daha iyi bir şekilde kullanabileceğine olan itimadımızdan kaynaklanır.
S14. Allah kendisinin verme ve vekilharçlık tasarısına katılmayanlara karşı nasıl bir tavır alır? Malaki 3:8–10 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah bize vermeyi emreder. Biz her şey için O’na borçluyuz, ancak O emrettiği şeyi yapmamız halinde bizi ödüllendirmeyi dahi vaat etmektedir. Bu lütuftur!
S15. Ondalığımızı iade ettikten ve sunu verdikten sonra elimizde kalan para istediğimiz her şeyi yapmak için bize mi aittir? 1. Tarihler 29:12–14 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Ondalıklarımızı iade ettikten ve sunularımızı verdikten sonra dahi, Allah’ın eşyalarının vekilharçları olduğumuzu hatırlamalıyız. Başkaları müjde ve lütuf ihtiyacı içindeyken bedenlerimizi, yeteneklerimizi, zamanımızı ve servetimizi bencil zevkler uğruna kullanmamalıyız. Kendimizi ve insanlığı yüceltmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
S16. Kutsal Kitap yeryüzünün vekilharçlığı hakkında ne diyor? Vahiy 11:18 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
S17. Rabb’e vermeleri halinde yaşamlarını sürdüremeyecekleri endişesi içinde olanlara Kutsal Yazı’da nasıl bir örnek verilmiştir? 1. Krallar 17:8–16 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
1. Krallar 17:8–16 ayetlerindeki güven verici sözler okunduktan sonra dahi, salonda rahatsız edici bir sessizlik vardı. Grup “Vekilharçlık: Maddi Varlıklarımız” konusunu işlemeyi henüz bitirmişti ve hava epey kasvetliydi. Herkes diğerlerine bakarak, ilk kimin bir şeyler söyleyeceğini düşünüyordu. Sonunda Fatma zorlukla, “Bu ilginç bir dersti, öyle değil mi?” dedi.
Çoğunlukla bir konunun ayrıntıları hakkında yorum yapmakta aceleci davranan Mehmet, tamamen kendi dünyasına dalmış gibi görünüyordu. Cevap vermedi. Fatma’nın annesi Türkan bir yorumla söze başladı.
“Zekâtın dinsel hayatın bir parçası olduğunu her zaman duymuşumdur. Zekâtın nasıl hesaplanacağına ve nasıl verilmesi gerektiğine ilişkin tartışmaları dinlemişimdir. Bunu hayatımda hiçbir zaman düzenli bir şekilde uygulamadım. Sokakta bir dilenci gördüğümde, geçimini sağlamak için çalışamayacak durumda görünüyorsa birkaç bozukluk vererek yardım etmeye çalışırım.”
Reşat söze katıldı: “Kutsal Kitap’ın burada sözünü ettiği birkaç bozukluktan daha fazlası. Bu çok para. İnsan bu ekonomide gelirinin %10 azıyla hayatını nasıl sürdürebilir?”
Fatma, “Sunuları sayarsan bundan da fazla” dedi. “Sizi bilmem ama ben kendi mali bilançomu düşündüğümde bunu nasıl başarabileceğimi bilemiyorum.”
Fatma bu itirafla herkesi rahatsız ettiği anlaşılan konuyu gerçekten açmış oldu. Gruptaki herkes ondalığı iade etmeleri ve sunular vermeleri halinde hayatlarında ne olacağı düşüncesine dalıp gitmişti. Dürüstlük sayesinde rahatlayan Reşat tekrar konuştu:
“Seni anlıyorum Fatma. Ben de kafamda hesap yapıyorum. Çılgınca geliyor.”
Kocasının yüzündeki endişeli ifadeyi gören Afife, “En azından konuyu inceleyebiliriz” dedi. “Sonuçta, Kutsal Kitap bunu yapmazsak hırsızlar olacağımızı açıkça ifade ediyor. Bu gerçekten çok sert bir dil. Allah’ın gözünde hırsız olmak istemiyorum. Belki bazı şeylerden tasarruf edebiliriz. Örneğin Digiturk’e çok ihtiyacımız yok. Zaten televizyondaki çoğu şey saçma. Zamanımızı daha yararlı bir şey yaparak değerlendirebiliriz.” Herkes başını sallayarak onayladı.
Bu noktaya kadar sessiz duran Gül söz aldı ve şöyle dedi: “Allah’ın vaatlerine inanmalıyız. O bize bir şey yapmamızı emrediyorsa, sonuçlarıyla bizzat ilgilenecektir. Gerçekten, bu para konusu tümüyle Allah’a itimat etmekle ilgilidir. Allah’ın İsraillilere Kızıldeniz’i geçmelerini söylediği zamanı hatırlıyor musunuz? Gidecek hiçbir yer yoktu. Ancak Allah onları oraya götürdü. Mısırlılar geldiğinde, Allah bir mucizeyle onları kurtardı. Allah’ın kuraklık zamanında nasıl mucize yaparak yiyecek ve yağ sağladığını ise henüz okuduk. Allah’ın gerçek olduğuna samimiyetle inanıyorsak, neden O’nun sözünü tutacağına itimat etmiyoruz? Hatta bizzat bizi bu konuda Kendisini sınamaya çağırdı. Üzerimize bereket yağdıracağını söyledi. O kadar ki, bunu sığdıracak yer bulamayacağız.”
Gruptakiler aralarındaki en küçük üyeden böylesi temel bir iman dersi aldıkları için mahcup olmuş gibi görünüyorlardı.
İlk olarak Reşat karşılık verdi: “Senin için demesi kolay, çünkü daha on iki yaşındasın ve aile geçindirmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun.”
Mehmet halen sessizdi.
Fatma, “Mehmet, iyi misin?” diye sordu.
Mehmet bir an hiçbir şey söylemedi. Gözlerini indirmişti ve dokunsalar ağlayacak gibi duruyordu.
“Bakın, çocuklar. Bu konu yalnızca biraz parayla ilgili değil. Evet, para önemli ama benim için bundan daha fazlası söz konusu. Reşat, Afife, siz isterseniz birlikte karar alabilir, kemer sıkarak bu işi yapabilirsiniz. Fatma, sen ondalığı iade etmek ve sunu vermek istersen, Mert ve Gül’ün buna itirazı olamaz. Onlar senin çocukların ve para senin elinde. Bu konuda sana karşı çıkacak bir kocan yok. Ben bunu yaparsam karımın tepesi atar. Aklımı kaçırdığımı söyler. Sizin için bu yalnızca mali bir karar. Benim içinse, evliliğime mal olabilir. Karımın mahkemeye başvurup kocasının gelirinin %15’ini bir kiliseye verdiğini söylemesi yeter, o anda boşanmış oluruz. Demek istediğimi anlıyor musunuz?”
“Şimdiye dek konuştuklarımız çoğunlukla inanç hakkındaydı. İsa’ya iman edersem, bunu komşularım bilmez, hatta karım bile tam olarak bilmez. Bu kalbimdedir. Fakat şimdi diğer insanların da hayatlarını etkileyen, imanımızın etkin ifadesinden söz ediyoruz. Şimdi dinimi karıma zorla kabul ettirmiş oluyorum. Tabii ki bunu yapabilirim, yani ‘Evin erkeği benim, bu iş böyle olacak’ diyebilirim. Kalkıp da beni dövemez. Fakat evlilik hayatım çekilmez hale gelebilir.”
“Belki o kadar da kötü olmaz” dedi Fatma. “Allah işleri yoluna koyabilir, böylece karın bu konuda sana karşı çıkmaz. Senin için dua edeceğiz.”
Herkes Kutsal Kitap’ın söylediklerinin etkisini hazmetmeye çalışırken odada yine sessizlik oldu. Ondalığı iade etme ve sunuları verme konusu imanlarını sınıyordu. Onları artık kendilerine güvenemeyecekleri, fakat Allah’ın mucizeler yaratan gücüne güvenmek zorunda kalacakları bir konuma getiriyordu. Allah’ın vaatlerine gerçekten inanıyorlar mıydı? Çekingenlikleri ve tereddütleri, savunmasız ve Allah’a bağımlı olmaktan ne kadar hoşnutsuz olduklarını ortaya koyuyordu. Küçük bir çocuk onlara iman ve itimat etmeyi hatırlatmıştı.
Sonunda Türkan tekrar söz aldı: “Dua edelim ve Allah’tan bize bunu bir deneme gücü vermesini isteyelim.”
S18. Sizce Fatma ondalıklar ve sunular konusunda ne yapmalıdır? Peki ya Mehmet? Neden?
Y. __________________________________________________
Okuyucular dua yoluyla bağlılık çağrısında bulunmalıdır.
Geçen dersimizde vekilharçlığın Allah’ın bizim için yaptıklarına minnettarlıktan ötürü O’nunla işbirliğine girmek olduğunu öğrenmiştik. Çaresiz haldeyken ve ebedî hayat umudumuz yokken, Allah İsa’yı kurtuluşumuz için günah sunusu olarak dünyaya verdi. Allah’ın armağanına minnettarlığımızı hayatlarımızı O’nun hizmetine adayarak gösteririz. İmanlının hayatında vekilharçlığın hayatın dört temel alanında ortaya çıktığını gördük: bedenlerimiz, yeteneklerimiz, zamanımız ve maddi varlıklar ile servetimiz.
Vekilharçlık, Allah ile Mesih’in bedenlerimiz, yeteneklerimiz, zamanımız ve servetimiz dahil olmak üzere her şeyin mutlak sahibi oldukları fikriyle başlar. Allah merhametiyle bize kendi mal varlıklarının vekilharçları olma ayrıcalığını vermiştir. Geçen dersimizde Kutsal Kitap’ın bedenlerimizin, yeteneklerimizin ve zamanımızın vekilharçlığı hakkında söylediklerini incelemiştik. Bu dersimizde Allah’ın bizden maddi varlıklar ve servetin iyi vekilharçları olmamızı nasıl beklediğini dikkatle inceleyeceğiz.
S1. Zenginliğimiz nereden gelir? Yakup 1:17 ve Yasanın Tekrarı 8:18 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S2. Maddi ve mali zenginliğimizi nasıl kullanmalıyız? Elçilerin İşleri 2:44, 45; Matta 5:42; Yasa’nın Tekrarı 15:7,8; 1. Timoteos 6:17–19 ve Elçilerin İşleri 20:35 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Maddi zenginlik bize iyilik yapmamız için emanet edilmiştir. Bizden daha fakir olanlara karşı sert yürekli olmamalıyız. Yardım etmeli ve ödünç vermeliyiz. Ne kadar yardımda bulunacağız? Kutsal Kitap’ın Yasanın Tekrarı 15:7, 8 ayetlerinde belirttiği gibi, ihtiyaçlarına göre vermeliyiz.
S3. Bu, beleşçilere vermeliyiz anlamına gelir mi? 2. Selanikliler 3:6–15 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S4. Makedonya ve Ahaya’daki imanlılar maddi servetleriyle nasıl bir örnek ortaya koydular? Romalılar 15:26, 27 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Makedonya ve Ahaya’daki imanlılar, Yeruşalim’deki imanlılara yüzyıllar boyunca korumuş oldukları ruhsal mirastan dolayı borçluydular. Kurtuluş İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa tarafından gerçekleştirilmişti ve müjde dünyaya ilk olarak Yahudi elçiler ve imanlılar yoluyla yayılmıştı. Yahudi olmayanlar onlardan [Yahudilerden] ruhsal bir bereket ve miras almışlardı. Pavlus’un zamanında, Yahudiler mali darlığa düştüklerinde, Yahudi olmayanlar bağışlarıyla onlara hizmet etme fırsatı buldular. Felaketler ve sıkıntılar yardımıyla imanlılar bencillikten uzaklaşmaya çağrılır ve merhamet, lütuf ve sevgiye uyandırılır.
S5. Allah’ın faaliyetlerinde hangi karakter özelliğini görüyoruz? 1. Yuhanna 4:8 ve Yuhanna 3:16 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Verme ruhu göğün ruhudur. Fedakâr sevgi ruhu İsa’nın hayatında sergilendi. Sahip olduğu her şeyi verdi ve sonra Golgota’daki çarmıhta kendini tamamen teslim etti. Bencillik ruhu Şeytan’ın ve onun krallığının ruhudur.
S6. Kutsal Kitap’ta veren kişiler için neler vaat edilmiştir? Süleyman’ın Özdeyişleri 11:24 ve 3:9 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S7. Paramızın kullanımına ilişkin başka hangi yükümlülüğü görüyoruz? 1. Korintliler 9:11–14 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Eski Ahit’te Levililer tapınaktaki ibadet hizmetlerinin rahipleri ve görevlileriydi. Levililer Rab’den herhangi bir toprak payı almamışlardı, ancak hizmette tam zamanlı olarak çalışmalıydılar. İşleyip ekecek toprakları olmadığından, İsrail’in diğer oymaklarından mali destek görüyorlardı. Levililer ve tapınak hizmetleri ondalık ve sunular olarak bilinen kaynaktan destekleniyordu. Pavlus bu sistemi model olarak aldı ve müjde hizmetinde tam zamanlı olarak çalışanların ondalıklarla, ibadet evleri ve kilisenin maddi ihtiyaçlarının da sunularla desteklenmesi gerektiğini söyledi.
S8. Ondalık nedir? Levililer 27:30–32 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Ondalık kısacası tüm gelirimizin onda biridir. Ataların dönemlerinde topraktan elde edilen tüm ürünlerin onda biri ve her on hayvandan biri Allah’a aitti. Bir kimse ondalığı ödünç alacak olursa Rabb’e %20 faizle geri ödemesi gerekiyordu! Belli ki Allah insanların ondalığı kendisinden ödünç alarak sonra geri ödemeye çalışmalarını istemiyordu. Mali sıkıntıya düşecekler ve Rabb’e karşı yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerdi.
Günümüz toplumunda ürünler ve hayvanlardan çok parayla iş yapıyoruz. Dolayısıyla brüt gelirimizin onda biri Rabb’indir. Buna ondalık denir.
S9. Ondalık ne amaçla kullanılmalıydı? Çölde Sayım 18:21–24 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Levililer tam zamanlı müjde hizmetindeki çalışmalarından ötürü ondalığı almalıydılar. Aynı şekilde, Yeni Ahit’e göre Allah tarafından çağrılan ve kilise tarafından tam zamanlı müjde hizmetinde bulunmak üzere atanan kişiler de kilise üyelerinin verdikleri ondalıklarla desteklenmelidir.
Allah müjdenin tüm dünyada duyurulmasını emretti. Bazı kişiler vaaz etmeye giderken, diğerleri bu kutsal işi desteklemeye çağrılırlar. Allah kendi sözünün kudretiyle hiçlikten madde yaratabilir. Allah yalnızca konuşarak herkesin eline her şeye yetecek kadar bol para geçmesini sağlayabilir. Ancak O bunu yapmaz. İlahî armağanlarının başkalarını kurtarmak için insani kanallardan akması için insanların eline araçlar verir. Esasen, Allah insanı başkalarının halinden anlamaya çağırarak ve zihninin en yüce melekelerini kullanmaya teşvik ederek, onu yüceltmektedir. Verme fırsatı olmasaydı, cömert bir karakter geliştiremezdik.
Allah’a armağanlar vererek O’nu zengin edemeyiz. Her şey O’ndan gelir ve biz verdiğimizde aslında O’na ait olan şeyi iade etmiş oluruz. Allah bize, başkalarının kurtuluşu için fedakârca çaba sarf ederek, kurtuluş armağanından ötürü O’na olan minnettarlığımızı gösterme fırsatı vermektedir.
S10. Atalar ondalığa ilişkin nasıl bir örnek ortaya koydular? Yaratılış 14:18–20 ve 28:22 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S11. İsa ondalıkla ilgili ne dedi? Matta 23:23 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
İsa ondalık sitemini destekledi, ancak tüm dinî görevlerimizin Allah’a para vermekten ibaret olmadığı konusunda uyardı. Bir kişi, tıpkı Ferisiler gibi, ondalığını sadakatle vermesine rağmen kalbinde sevgi olmadığı için Allah’tan uzak olabilirdi.
S12. Sunular nelerdir? Nasıl kullanılmalıdırlar? Mısır’dan Çıkış 36:2–7 ve 27:20 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Sunular ondalıklarımızın yanı sıra verdiğimiz armağanlardır. Sunularımız için belirlenen bir miktar yoktur; yalnızca Rabb’in bizi ne kadar bereketlediğini düşünüyorsak ona göre veririz. Sunular ibadet için kullanılan binalar ve diğer malzemeler içindir. Ondalık müjde işçilerini desteklemek dışında bir amaçla kullanılmamalıdır. İbadet ve din hizmetleri için gereken diğer tüm gereçler ve taşınmaz mallar gönüllü sunularla alınmalıdır.
S13. Hangi ruhla vermeliyiz? 2. Korintliler 9:7 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
En büyük mücadelemiz benlikledir. Ondalığı iade etmek ve sunuları vermek bize içimizdeki doğal bencilliği yenme fırsatı verir. Bunun yanı sıra bizi Allah’la uyumlu hale getirir. Maaşımızın bir kısmını O’na geri vermemiz, O’nun her bereketin kaynağı olduğunun hatırlatıcısıdır. Sunularımız, minnettar bir kalpten ve Allah’ın bu paraları toplu olarak bizim bireyler olarak yapabileceğimizden çok daha iyi bir şekilde kullanabileceğine olan itimadımızdan kaynaklanır.
S14. Allah kendisinin verme ve vekilharçlık tasarısına katılmayanlara karşı nasıl bir tavır alır? Malaki 3:8–10 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah bize vermeyi emreder. Biz her şey için O’na borçluyuz, ancak O emrettiği şeyi yapmamız halinde bizi ödüllendirmeyi dahi vaat etmektedir. Bu lütuftur!
S15. Ondalığımızı iade ettikten ve sunu verdikten sonra elimizde kalan para istediğimiz her şeyi yapmak için bize mi aittir? 1. Tarihler 29:12–14 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Ondalıklarımızı iade ettikten ve sunularımızı verdikten sonra dahi, Allah’ın eşyalarının vekilharçları olduğumuzu hatırlamalıyız. Başkaları müjde ve lütuf ihtiyacı içindeyken bedenlerimizi, yeteneklerimizi, zamanımızı ve servetimizi bencil zevkler uğruna kullanmamalıyız. Kendimizi ve insanlığı yüceltmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
S16. Kutsal Kitap yeryüzünün vekilharçlığı hakkında ne diyor? Vahiy 11:18 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
S17. Rabb’e vermeleri halinde yaşamlarını sürdüremeyecekleri endişesi içinde olanlara Kutsal Yazı’da nasıl bir örnek verilmiştir? 1. Krallar 17:8–16 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
1. Krallar 17:8–16 ayetlerindeki güven verici sözler okunduktan sonra dahi, salonda rahatsız edici bir sessizlik vardı. Grup “Vekilharçlık: Maddi Varlıklarımız” konusunu işlemeyi henüz bitirmişti ve hava epey kasvetliydi. Herkes diğerlerine bakarak, ilk kimin bir şeyler söyleyeceğini düşünüyordu. Sonunda Fatma zorlukla, “Bu ilginç bir dersti, öyle değil mi?” dedi.
Çoğunlukla bir konunun ayrıntıları hakkında yorum yapmakta aceleci davranan Mehmet, tamamen kendi dünyasına dalmış gibi görünüyordu. Cevap vermedi. Fatma’nın annesi Türkan bir yorumla söze başladı.
“Zekâtın dinsel hayatın bir parçası olduğunu her zaman duymuşumdur. Zekâtın nasıl hesaplanacağına ve nasıl verilmesi gerektiğine ilişkin tartışmaları dinlemişimdir. Bunu hayatımda hiçbir zaman düzenli bir şekilde uygulamadım. Sokakta bir dilenci gördüğümde, geçimini sağlamak için çalışamayacak durumda görünüyorsa birkaç bozukluk vererek yardım etmeye çalışırım.”
Reşat söze katıldı: “Kutsal Kitap’ın burada sözünü ettiği birkaç bozukluktan daha fazlası. Bu çok para. İnsan bu ekonomide gelirinin %10 azıyla hayatını nasıl sürdürebilir?”
Fatma, “Sunuları sayarsan bundan da fazla” dedi. “Sizi bilmem ama ben kendi mali bilançomu düşündüğümde bunu nasıl başarabileceğimi bilemiyorum.”
Fatma bu itirafla herkesi rahatsız ettiği anlaşılan konuyu gerçekten açmış oldu. Gruptaki herkes ondalığı iade etmeleri ve sunular vermeleri halinde hayatlarında ne olacağı düşüncesine dalıp gitmişti. Dürüstlük sayesinde rahatlayan Reşat tekrar konuştu:
“Seni anlıyorum Fatma. Ben de kafamda hesap yapıyorum. Çılgınca geliyor.”
Kocasının yüzündeki endişeli ifadeyi gören Afife, “En azından konuyu inceleyebiliriz” dedi. “Sonuçta, Kutsal Kitap bunu yapmazsak hırsızlar olacağımızı açıkça ifade ediyor. Bu gerçekten çok sert bir dil. Allah’ın gözünde hırsız olmak istemiyorum. Belki bazı şeylerden tasarruf edebiliriz. Örneğin Digiturk’e çok ihtiyacımız yok. Zaten televizyondaki çoğu şey saçma. Zamanımızı daha yararlı bir şey yaparak değerlendirebiliriz.” Herkes başını sallayarak onayladı.
Bu noktaya kadar sessiz duran Gül söz aldı ve şöyle dedi: “Allah’ın vaatlerine inanmalıyız. O bize bir şey yapmamızı emrediyorsa, sonuçlarıyla bizzat ilgilenecektir. Gerçekten, bu para konusu tümüyle Allah’a itimat etmekle ilgilidir. Allah’ın İsraillilere Kızıldeniz’i geçmelerini söylediği zamanı hatırlıyor musunuz? Gidecek hiçbir yer yoktu. Ancak Allah onları oraya götürdü. Mısırlılar geldiğinde, Allah bir mucizeyle onları kurtardı. Allah’ın kuraklık zamanında nasıl mucize yaparak yiyecek ve yağ sağladığını ise henüz okuduk. Allah’ın gerçek olduğuna samimiyetle inanıyorsak, neden O’nun sözünü tutacağına itimat etmiyoruz? Hatta bizzat bizi bu konuda Kendisini sınamaya çağırdı. Üzerimize bereket yağdıracağını söyledi. O kadar ki, bunu sığdıracak yer bulamayacağız.”
Gruptakiler aralarındaki en küçük üyeden böylesi temel bir iman dersi aldıkları için mahcup olmuş gibi görünüyorlardı.
İlk olarak Reşat karşılık verdi: “Senin için demesi kolay, çünkü daha on iki yaşındasın ve aile geçindirmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun.”
Mehmet halen sessizdi.
Fatma, “Mehmet, iyi misin?” diye sordu.
Mehmet bir an hiçbir şey söylemedi. Gözlerini indirmişti ve dokunsalar ağlayacak gibi duruyordu.
“Bakın, çocuklar. Bu konu yalnızca biraz parayla ilgili değil. Evet, para önemli ama benim için bundan daha fazlası söz konusu. Reşat, Afife, siz isterseniz birlikte karar alabilir, kemer sıkarak bu işi yapabilirsiniz. Fatma, sen ondalığı iade etmek ve sunu vermek istersen, Mert ve Gül’ün buna itirazı olamaz. Onlar senin çocukların ve para senin elinde. Bu konuda sana karşı çıkacak bir kocan yok. Ben bunu yaparsam karımın tepesi atar. Aklımı kaçırdığımı söyler. Sizin için bu yalnızca mali bir karar. Benim içinse, evliliğime mal olabilir. Karımın mahkemeye başvurup kocasının gelirinin %15’ini bir kiliseye verdiğini söylemesi yeter, o anda boşanmış oluruz. Demek istediğimi anlıyor musunuz?”
“Şimdiye dek konuştuklarımız çoğunlukla inanç hakkındaydı. İsa’ya iman edersem, bunu komşularım bilmez, hatta karım bile tam olarak bilmez. Bu kalbimdedir. Fakat şimdi diğer insanların da hayatlarını etkileyen, imanımızın etkin ifadesinden söz ediyoruz. Şimdi dinimi karıma zorla kabul ettirmiş oluyorum. Tabii ki bunu yapabilirim, yani ‘Evin erkeği benim, bu iş böyle olacak’ diyebilirim. Kalkıp da beni dövemez. Fakat evlilik hayatım çekilmez hale gelebilir.”
“Belki o kadar da kötü olmaz” dedi Fatma. “Allah işleri yoluna koyabilir, böylece karın bu konuda sana karşı çıkmaz. Senin için dua edeceğiz.”
Herkes Kutsal Kitap’ın söylediklerinin etkisini hazmetmeye çalışırken odada yine sessizlik oldu. Ondalığı iade etme ve sunuları verme konusu imanlarını sınıyordu. Onları artık kendilerine güvenemeyecekleri, fakat Allah’ın mucizeler yaratan gücüne güvenmek zorunda kalacakları bir konuma getiriyordu. Allah’ın vaatlerine gerçekten inanıyorlar mıydı? Çekingenlikleri ve tereddütleri, savunmasız ve Allah’a bağımlı olmaktan ne kadar hoşnutsuz olduklarını ortaya koyuyordu. Küçük bir çocuk onlara iman ve itimat etmeyi hatırlatmıştı.
Sonunda Türkan tekrar söz aldı: “Dua edelim ve Allah’tan bize bunu bir deneme gücü vermesini isteyelim.”
S18. Sizce Fatma ondalıklar ve sunular konusunda ne yapmalıdır? Peki ya Mehmet? Neden?
Y. __________________________________________________
Okuyucular dua yoluyla bağlılık çağrısında bulunmalıdır.