|
25. Ders: Son Zaman Krizinde Büyük
Mücadele
İyi ile kötü arasındaki, daha doğrusu Mesih ile Şeytan arasındaki savaşta, Şeytan’ın çabalarının Allah’ın yönetimine karşı olduğunu görüyoruz. Onun amacı Allah’ın yetkisini gasp etmek, Allah’ın yasalarını ortadan kaldırmak ve insanların umudunu İsa’dan uzaklaştırmak olmuştur. Ayrıca Şeytan’ın savaşını gerçekleştirebilmek için içinde dinler, hükümetler ve toplumsal güçler de yer alan çeşitli aracıları kullandığını görüyoruz. Darwin’in evrim hakkındaki kitabı Türlerin Kökeni’nin ilk bölümlerini 1844 yılında yazmış olması tesadüf değil. Karl Marx’ın Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları’nı 1844 yılında yazmış olması da şans eseri değil. Şeytan, yeryüzünün son nesillerinin Allah’ı Yaratıcımız ve Kurtarıcımız olarak tanımalarını engelleme çabasıyla son saldırısına başlamaktaydı (evrim sahte bir yaratıcı, toplumsal reformlar da sahte bir kurtarıcı ortaya koyuyordu).
Tıpkı Şeytan’ın evrim teorisini kullanarak Allah’ın DNA’mızı muazzam bir karmaşıklıkla tasarladığı ve çevremizdeki harikaları yarattığı için hak ettiği yüceliği ve itibarı O’ndan çalmaya çalıştığı gibi, yüceliği Allah’tan uzaklaştırmak için Şeytan’la el ele çalışacak varlıkların olacağını Kutsal Yazılar öngördü. Bu dersimizde onların kim olduklarını ve bunu nasıl yapacaklarını belirleyeceğiz.
S1. Elçi Yuhanna denizden ne çıktığını gördü? Vahiy 13:1–8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Fatma, Mehmet’i, Reşat ile Afife’yi ve Ekrem ile Filiz’i çağırmış, onlara kurban bayramının ilk akşamı olmasına rağmen herkesin salı gecesi çalışması için evine gelmesinden mutluluk duyacağını söylemişti.
Fatma, akşamı herkes için ayrıcalıklı bir hale getirmek için özel bir mercimek çorbasıyla ıspanaklı ve peynirli börek hazırlamıştı. O gece Vahiy 13. bölümdeki ayetlerden kaynaklanan çok canlı bir sohbet gerçekleştirdiler.
“Sizce zamanın sonunda gerçekten böyle bir canavar olacak mı?” diye sordu Afife. “Çok korkunç ve ürkütücü görünüyor.”
Reşat eşinin yorumuna şaşırarak, ona hafiften küçümsemeyle baktı. “Afife, burada gerçek canavarlardan söz edilmiyor ki. Canavarlar güçleri simgeler. Bunu Daniel kitapçığında görmüştük.”
Afife anlamamış olmasından utanarak, eşinin tavrından dolayı geri çekildi.
Mehmet sohbeti sürdürerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. “Bence bu ayetlerde Roma papalığından söz edildiği çok açık. Canavar, Daniel 7. bölümde sözü edilen aslanın, ayının ve parsın niteliklerine sahip. Görmediğimiz tek hayvan Roma’yı simgeleyen yaratık. Bunun nedeni yaratığın Roma olması. Burada onun tıpkı Papalık Roma'sı gibi küfürlü sözler söylediğini görüyoruz. Dinsel bir güç, zira insanlar ona tapınıyor. Kutsallara eziyet ediyor ve 42 ay hüküm sürüyor, bu da bir günü yıl olarak aldığınızda 1260 yıl eder. Papalık Roma'sı 1260 yıllık dönemin sonunda, 1798 yılında bir Fransız generali papayı tutukladığında ölümcül bir yara aldı. 1929 yılında Vatikan Şehri bağımsız bir devlet olduğunda bu ölümcül yaranın iyileştiğini söyleyebiliriz. Ayrıca, ejderha Roma’ya gücünü veriyor.”
Afife, “Ejderha kim?” diye sormaya korkuyordu, bu nedenle kendisi yerine Türkan sorduğunda memnun oldu.
Mert atıldı: “Vahiy 12:9 ayetine göre bu Şeytan.”
Mehmet ekledi: “Öyleyse son zamanlardaki oyunculardan biri Papalık Roması.” (Devam edecek)
S2. Zamanın sonunda başka bir oyuncu kim? Vahiy 13:11–12 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
İkinci canavarı nasıl tanıyabiliriz? Çeşitli belirleyici etmenler var. Bu iki boynuzlu canavar ilk canavar gibi denizden değil, yerden çıkıyor. Vahiy 17:15 ayetine göre sular halkları, toplumları, ulusları ve dilleri simgelemektedir. İlk canavar olan Roma, pek çok halk grubunun arasında Avrupa’da ortaya çıktı. Ancak ikinci canavar çok fazla insan olmayan bir bölgede ortaya çıkar.
Başka bir belirleyici özelliği de Papalık Roma'sından sonra ortaya çıkmasıdır. Papalığın hüküm sürdüğü 42 aydan peygamberlik sözünde bahsedildiğine göre, ikinci canavarın yükselişinin yerine gelmesini bu dönemin sonunda arayabiliriz. Aynı Roma gibi inanılmaz bir güce sahiptir ve tüm dünyayı papalığın hüküm sürdüğü Roma’ya tapınmaya zorlar. Dünyada 1798 yılı civarında, gelişmemiş ve yerleşimsiz denilebilecek bir bölgede, yalnızca tek bir büyük güç ortaya çıktı. Zamanın sonundaki ikinci büyük oyuncu Amerika Birleşik Devletleri’dir. Gücü görünürde kuzu gibidir, fakat ejderha gibi konuşur, yani yetkisini bu şekilde kullanır.
S3. İki boynuzlu canavar başka neler yapar? Vahiy 13:13–18 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Zamanın sonunda Amerika Birleşik Devletleri, dünyayı aldanışa sürükleyerek onlara papalığın bir suretini yaptırır. İnsanları, ekonomik açıdan, ya sağ ellerine ya da alınlarına canavarın işaretini vurdurmaya zorlamaktadır. Canavara tapınmayanlar ölüme mahkûm edilecektir. Üç meleğin mesajında şunları okuyoruz: “Bir kimse canavara ve heykeline taparsa, alnına ya da eline canavarın işaretini koydurursa, Tanrı gazabının kâsesinde saf olarak hazırlanmış Tanrı öfkesinin şarabından içecektir. Böylelerine kutsal meleklerin ve Kuzu’nun önünde ateş ve kükürtle işkence edilecek. Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tütecek. Canavara ve heykeline tapıp onun adının işaretini alanlar gece gündüz rahat yüzü görmeyecekler” (Vahiy 14:9–11).
Canavar insanları kandırır ve sahte ibadete zorlar. Bu kandırmacanın ne olduğunu bilmek ve ondan kaçınmak için ne yapmamız gerektiğini bilmek istiyoruz. Canavarın işaretini, yani eldeki ve alındaki işareti tanımlamak istiyoruz.
S4. Musa On Emir'i İsraillilere tekrarladıktan sonra, Rabb’in sözlerini nereye takmalarını söyledi? Yasa’nın Tekrarı 6:6–8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Musa, Rabb’in sözleri yani On Emir, onların yüreklerinde olmalı dedi. Fakat aynı zamanda Rabb’in sözlerinin, ellerinde bir işaret ve alınlarında bir bant olması gerektiğini de söyledi. Bununla neyi kastetti? Bugün pekçok Yahudi, fiziksel olarak, Yahudi muskası denilen özel bir şekilde On Emir'i ellerine ve alınlarına bağlıyorlar. Kutsal Kitap’ta tercümesindeki Yasanın Tekrarı 8 de anlatılan şekil budur. Fakat orijinal İbranice metinde bu ‘alın sargısı’ terimi yoktur. Burada sadece şöyle yazılmıştır: “onları bir işaret olarak ele bağlayacaksınız ve onlar gözlerin arasında bir band olacaklar.” Buradaki “onlar” ve “onları” neyi anlatıyor? On Emir’i anlatıyor. Bu, Yahudiler, fiziksel olarak vücütlarına bant bağlamalılardır mı demektir? Bu metni anlamanın daha iyi bir yolu vardır.
El, bizim yaptıklarımız demektir (Vaiz 9:10). Allah bütün hareketlerimizin, bütün yaptıklarımızın O’nun kanununa göre olmasını ister. Alın, düşüncelerimiz demektir (Hezekiel 3:8, 9). Böylece, canavarın işaretinin fiziksel bir işaret veya bir tatu veya elde bir mikroçip değil, fakat Rabb’in kanunlarına karşı savaşarak, insanların hareketlerini ve düşüncelerini saptırmak olduğunu görüyoruz. Canavar, Allah’ın hangi kanunlarına karşı savaşacaktır?
Papalık ve Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’de herhangi bir kişiyi putlara baş eğdirmeye çalışsaydı, bunu yapmazlardı. Peki insanları aldatarak sahte ibadete yönlendirebilirler miydi? Aşağıdaki alıntılar papalığın “zamanları, yasaları değiştirmeyi amaçlayacak” olduğunu örnekliyor (Daniel 7:25). Katolik Kilisesi, Şabat gününü kutlamayı emreden dördüncü emri pazar günüyle değiştirdiğini ileri sürüyor.
Roma Katolik Kilisesi, kendisi hakkında şöyle demiştir: “Roma Kilisesi Kutsal Kitap’ın üzerindedir; Şabat kutlamasının pazar gününe aktarılması da bu gerçeğin kesin kanıtıdır. Roma Kilisesi’nin yetkisini inkâr ederseniz, cumartesi yerine pazarın ikame edilişini yeterli veya makul olarak açıklamanız veya doğrulamanız mümkün değildir” (The Catholic Record [Katolik Kayıt], cilt XLV, #2342, 1 Eylül, 1923, Yayıncı ve Telif Sahibi: Thomas Coffey, LL.D.).
“Örneğin, Mesih’in veya Elçilerin Şabat gününün cumartesiden pazara aktarılmasını emrettiğini Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde görmüyoruz. Allah’ın Musa’ya verdiği Şabat gününü, yani haftanın yedinci günü cumartesiyi kutsal tutma emrini biliyoruz. Günümüzde pek çok Hristiyan pazarı tutuyor, çünkü bu bize [Roma Katolik] kilise tarafından Kutsal Kitap’ın dışında bildirilmiştir” (“To Tell You the Truth [Doğrusunu Söylemek Gerekirse]” başlıklı makale, Catholic Virginian, 3 Ekim 1947).
“Tabii ki Katolik Kilisesi bu değişikliğin kendi eylemi olduğunu ileri sürüyor… Bu eylem ise dinsel konularda sahip olduğu kilise gücünün ve yetkisinin bir göstergesidir” (Kardinal Gibbons’un Şansölyesi C.F. Thomas’ın 28 Ekim 1895 tarihli mektubu).
Bu Türkiye’yi nasıl etkiliyor? 27 Mayıs 1935’de Hafta Tatili Kanunu yeniden düzenlendi ve “cuma” sözcüğü “pazar”la değiştirildi. Yasa yalnızca tatil günü olarak haftanın bir gününün tatil olduğunu belirtiyordu, ancak tatil gününün pazar olmasını öngörüyordu.
Örneğin 9. maddede, yasanın hükmüne aykırı olarak pazar günü açık olan dükkan ve kurumların polis (zabıta) tarafından kapatılarak, memurun yazdığı durumu açıklayan zabıt ile birlikte sulh hukuk mahkemesine verileceği belirtiliyor. [1] Üstelik, 1981 tarihli, 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un 3. maddesi, haftanın tatil gününün pazar günü olduğunu söylüyor[2].
Papalığa bağlılık gösteren pazar günü kutlaması, zaten onlarca yıldır Türkiye yasalarının bir parçası olmuştur, ancak bunu çok az kişi biliyor veya anlıyor. Halk, hafta sonu tatil gününün pazar günü olmasına alışmıştır. Dolayısıyla dünyanın geri kalanı gibi Türkiye de, papalığın ve Avrupa yasalarının prensiplerine ekonomik bakımdan uyum yoluyla, dinsel anlamda aldatılıyor. Bunu çok yakında Amerika Birleşik Devletleri’nin herkesin tatil olarak pazarı tutmasında ısrarı izleyecek. Bu kabul dinsel itaat ile zihne ilişkin (alın) veya ekonomik refah uğruna uygulamada uzlaşma ile (el) olabilir. Kabul edilme nedeni ne olursa olsun, Allah’ın halkı papalık tarafından Allah’ın yasasına karşı gelinerek belirlenmiş olan haftalık ibadet gününün kutlanmasına katılmayacak.
S5. Allah’ın halkı kötülerden nasıl ayrılacak? Vahiy 7:1–3 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Son gelmeden önce Allah doğru kişilerin alınlarını “mühürleyecek.” Eski zamanlarda mühür resmî bir imza niteliğindeydi. Sultan veya kral tarafından, yetkisini, onayını ve bir kraliyet fermanı veya belgesini tasdik ettiğini belirtmek için kullanılan araçtı. Vahiy kitapçığında mührü Allah’ın halkı için yapacaklarının simgesi olarak görüyoruz. Alın düşüncelerimizi simgeler. Bilim adamları en yüksek düzeyde düşüncemizin beyin ön lobumuzda gerçekleştiğini kabul ediyor, buna irademiz ve ahlaki kararlar alabilme yetimiz de dahil.
S6. On Emir ne olarak adlandırılıyor? Mısır’dan Çıkış 34:28 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
S7. Şabat nasıl bir antlaşma olarak adlandırılıyor? Mısır’dan Çıkış 31:12–17 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah’ın halkıyla yaptığı antlaşma On Emir’i içermektedir. Bir kimsenin bu antlaşmaya tam olarak itaat ettiğini gösterme biçimi, On Emir’de bulunan Allah’ın benzersiz işareti yoluyla olur. Bu işaret Allah’ın Şabat’ını yerine getirmek, yedinci gün olan cumartesiyi kutsal tutmaktır.
S8. Şabat antlaşması yalnızca İsrailliler için midir? Yeşaya 56:1–8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Kurtuluş müjdesinin tüm dünya için mi, yoksa yalnızca Yahudiler için mi olduğuna inanıyorsunuz? Romalılar 1:16, 17 ayetlerini düşünün. Allah’ın On Emir’i ve Şabat’ı da tüm insanlar içindir. Hatta, belli bir ulusu veya dil grubunu şereflendirmek yerine, tüm insanları yeni bir kimlik almaya ve “Allah’ın halkı” olmaya çağırır.
S9. Kutsal Kitap göğe alınacakların mühürlenmiş olmaları gerektiğini açıkça bildiriyor. Bunlar nasıl mühürlenirler? Efesliler 1:13, 14, 4:30 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah imanlıları Kutsal Ruhu ile mühürler. Allah’ın Yaratıcı olarak yetkisinin mührü olan Kutsal Şabat’ı ile O’nun Kutsal Ruhu arasındaki ilişki açıktır. İmanlılar “Ruh’un izinde yürü[dükçe]” (Galatyalılar 5:25) Allah’ın zaman programını edinirler; Allah’ın ritmine uyum kazanırlar.
Allah Sebt gününü bereketledi ve kutsal olarak belirledi. Aynı şekilde, kendisini samimiyetle izleyenleri bereketleyecek ve kutsal kılacaktır.
S10. Yasa ya da antlaşma nereye yazılmalıdır? İbraniler 10:16 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
Yasa Allah halkının üzerine ‘zihinlerine yazılarak’ mühürlenir. Başka bir deyişle, Allah’ın yasası hayatlarının tüm kararlarını kendisine göre aldıkları, işlerini, ailelerini, eğlencelerini ve hobilerini kendisine göre yönlendirdikleri temeldir. Allah’ın yasasını tutmak zihinde başlar, bu nedenle alınla simgelenmiştir.
S11. Allah’ın ibadet ve itaat edilmeye layık oluşu hangi olaya dayandırılmaktadır? Yeşaya 40:25, 26 ve Mezmur 95:6 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Gökleri ve yeri yaratan Allah insanların ibadet etmesine haklı olarak layıktır.
S12. Allah bize yetkisinin sürekli bir hatırlatıcısını vermek için ne yaptı? Çıkış 20:8–11 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah bir günü bereketli kıldı ve tüm insanlara bunu hatırlamalarını emretmektedir. Hatta bunu yasasının kalbine koydu. Allah’ın dinlenmeyi emredeceğini düşünmek ilginç değil mi! Yaratılış 2:1–3 ayetlerinde bu dinlenmenin Aden Bahçesi’nde belirlendiğini öğreniyoruz; oradan çıktığımıza göre insanlar olarak Allah’ın bereketli gününe ne kadar daha çok ihtiyacımız var! Böylece, Allah dinlenme gününe ilişkin emrini emirlerinin kalbine koydu. Günümüzde Allah’ın emri halen eskisi gibi geçerlidir. Hiçbir zaman değiştirilmemiştir.
S13. Şabat emri neden Allah tarafından gerçek izleyicilerini ayırt edici bir mühür olarak kullanılmaktadır? Hezekiel 20:12, 20 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Yaratılışımızın ve kurtuluşumuzun bir anısı olarak Şabat günü dinleniriz. Yaratıcı olan Kişi aynı zamanda kutsallığımızın da sağlayıcısıdır. Allah’tan ayrı bir kutsallığa sahip değiliz. Bu, ayinlerle, hac yolculuklarıyla, sadaka vererek ya da diğer işlerle kurtuluş öğretisi veren bir dine taban tabana zıttır. Allah’ın Şabat gününde dinlendiğimizde, Allah’ın bizim için gerçekleştirdiği tam ve mükemmel kurtuluşta dinleniriz. Kurtuluş yalnızca lütuftan (Allah’ın hak edilmeden verdiği iyilikten) gelir ve bunu kazanmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur.
S14. “Kutsallar” veya Allah’ın halkı kötülerden nasıl ayrılır? Vahiy 14:12, 13:4 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah’ın halkı Yaratıcı'ya ibadet eder. Bu esnada kötüler aldatılarak Şeytan’a ve onun aracılarına tapmaya yönlendirilirler.
Canavar gücünün “hükümeti”nin oluşturdukları yasaları yürürlüğe koyacakları zaman yakın bir gelecekte. İnsanlar canavarın yetkisinin “işaretini” almazsa, küresel ekonomik sistemden dışlanacaklardır. Bundan sonra ihtiyaçlarını karşılaması için tamamen Allah’a bel bağlayacaklardır. Ne yazık ki insanların büyük kısmı canavarı izleyecek ve işaretini alacak (Vahiy 13:3). Canavarı izleme veya ona “tapma” baskısı o kadar büyüyecek ki, farklı düşünen veya davrananlar için ölüm fermanı anlamına dahi gelecek (Vahiy 13:15).
Tıpkı Allah’ın Şabat’ı ibadet günü olarak belirleyerek yasasını mühürlediği gibi, canavarın işareti de bir ibadet günüdür, insanlar tarafından yedinci gün (cumartesi) Şabatı istirahatinin yerini alması için sahte bir ibadet günü olarak belirlenmiştir.
Mısır’dan Çıkış 20:8–11 ayetlerindeki Şabat emri Allah’ın mührüdür ve yasa koyucunun a) adını, b) unvanını ve c) egemenlik alanını belirtmektedir. ‘Tanrın RAB, göğün ve yerin Yaratıcısı.’
Bunun karşısında, yedinci gün Şabatı’nın sahtesi olan canavarın işareti yer almaktadır. Ülkemizdeki pek çok kişi için cuma öteden beri uygun bir ibadet günü olarak görülmektedir. Tuhaf bir şekilde, haftanın birinci günü olan pazar tatil günü olarak sunulmuştur. Her ikisi de Allah’ın amacını gözden kaçırır. Pazar güneşe tapan paganlar tarafından popüler hale getirilmiş, Hristiyanlar tarafından kabul edilmiş ve dindar olmayanlar tarafından “istirahat” ve aile günü olarak benimsenmiştir. Dünyanın büyük kısmı için bir ibadet günüdür, her ne kadar hiçbir zaman Allah tarafından belirlenmemiş olsa da!
Kutsal Kitap zamanın sonunda gerçek ibadet ve sahte ibadet konusunun ikiye ayırıcı bir konu olacağını söylüyor. Pazar’ın işten “tatil günü” olarak değer görmesi, sahte ibadet üzerine kurulu bir insan tasarısıdır. Canavarın işareti, Allah’ın Kutsal Şabatı olan cumartesinin Kutsal Ruh tarafından belirlenişini reddetmektir.
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Filiz bir elinde kurabiyeyle, “Sizce gerçekten dinsel bir ibadet günü nedeniyle baskı ve eziyet bu modern çağlarda gerçekleşebilir mi?” diye sordu. “Pek çok kişi herhangi bir günde olsun ibadetle hiç ilgili değil bile.”
Mehmet düşüncelerini belirtti: “Bana kalırsa, baskı ve eziyet ruhunu harekete geçirecek olan şey evrensel ahlaki çöküş ya da dinsizlik doğası olacak.”
Reşat, “Nasıl yani?” diye sordu.
“İsa, ‘birçoklarının sevgisi soğuyacak’ dedi. Bu gerçekleştiğinde, yeryüzü halkı içlerinde hâlâ Allah’ın ışığı yananları incitmeye hazır olacak.”
Mert, “Evet” dedi, “ama dinsel bir inanç sistemini dayatan yasalar koymak için insanların bazı dinî hassasiyetlere sahip olmaları gerek.”
Fatma, “İlla ki gerekmez” dedi, “Allah’ın dürüst halkına nefretleri yeterince şiddetliyse, dini yalnızca onları mahvedecek bir araç olarak kullanabilirler.”
Yusuf, “Bu konuda seni tam anlamıyorum” dedi.
Fatma gülümsedi: “Yusuf, Daniel peygamberin aslan çukuruna atıldığı öyküyü hatırlıyor musun?”
Yusuf başıyla onayladı: “Evet, bunu Mert’le birlikte çalışmıştık.”
“Daniel’in neden aslan çukuruna atıldığını hatırlıyor musun?”
“Evet, çünkü bir yasayı çiğniyordu.”
“Ne yasası?”
Yusuf bir an konuyu derin düşündü: “Kraldan başkasına dua etmeme yasası.”
Fatma, “Doğru” dedi. “Peki bu yasayı ruhsal insanlar oldukları için mi yazdılar?”
“Hayır. Bunu yalnızca Daniel’i kıskandıkları için yazdılar.” Yusuf önceki hususu aklına getirerek gülümsedi. “Tamam, şimdi anladım. Yani pazar ibadetine ilişkin yasalar kıskançlık, nefret veya başka bir yıkıcı güdüyle, dünyevi kişilerin dinsel bağlılıkları nedeniyle değil, Şabat’ı tutanlara yönelik nefretten ötürü yürürlüğe konulabilir.”
Fatma arkasına yaslandı: “Kesinlikle.”
Mehmet söz aldı: “Daniel kitapçığındaki başka bir öyküyü düşünüyorum, Daniel’in üç arkadaşıyla ilgili olanı. Bir putun önünde eğilmeleri emredilmişti, ancak etraflarındaki herkes göğe uzanan altından heykele baş eğerken bile, kızgın fırına atılma pahasına sadık kaldılar.”
Türkan, “Dünyanın dört bir yanından insanların tümünün aynı yöne dönerek bir puta baş eğmelerini beklemek tuhaf geliyor” dedi. Kendi karmaşık meselesine yanıt bulmaya çalışarak devam etti: “Peki ya dehşet verici bir olay tüm dünyanın ilgisini çekseydi, belki o zaman dürüst kişiler dışında herkesi aynı yönde hizalamak mümkün olurdu.”
Mehmet başını salladı: “Türkan Hanım, birkaç şey yanlış anladınız. İlk olarak canavarın onuruna heykel gerçek bir heykel değildir. Vahiy 13:14’te “canavarın onuruna bir heykel” yapacakları söz, Daniel’in 3 arkadaşı ile ilgili olayın terimlerini kullanıyor ancak bu simgelidir. Canavarın onuruna heykel, katılmayanlara zulemeden din ve devlet birleşimidir. Babil’deki üç gencin başına gelen şey budur. Papalığın Orta Çağda ve son zamanda Amerika’nın yaptığı şey budur. Daniel’in arkadaşlarının başka bir yasaya rağmen On Emir'e sadık kalmaktaki kararlılıklarını anlatmaya çalışıyordum, bu yasa kısaca çoğunluk yönetimindekilerden farklı şekilde ibadet etmenin ölümle cezalandırılmasıydı.”
Fatma söz aldı: “Bir dakika aranıza girmeme müsaade edin. Mehmet, çok iyi bir tespitte bulundun. Ancak ben olsam annemin gözlemlediği, tek bir olayın tüm dünyayı bir araya getirebileceği fikrini hemen göz ardı etmem. 2. Selanikliler 2:3–12 ayetlerini düşün.”
Mehmet her sözcüğü vurgulayarak, ağır ağır ve net bir şekilde okudu.
“Hiç kimse hiçbir şekilde sizi aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir. Bu adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı’nın Tapınağı’nda oturacaktır. Daha yanınızdayken bunları size söylediğimi hatırlamıyor musunuz? Zamanı gelince ortaya çıkarılacak olan bu adamı şimdilik neyin engellediğini biliyorsunuz. Evet, yasa tanımazlığın gizli gücü şu anda bile etkindir; ama bu gücü şimdilik engelleyen ortadan kaldırılıncaya dek görevini sürdürecektir. Sonra yasa tanımaz adam ortaya çıkacak. Rab İsa onu ağzının soluğuyla öldürecek, gelişinin görkemiyle yok edecek. Yasa tanımaz adam, her türlü mucizede, yanıltıcı belirtilerle harikalarda ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen Şeytan’ın etkinliğiyle gelecek. Mahvolanlar, gerçeği sevmeye ve böylece kurtulmaya yanaşmadıklarından mahvoluyorlar. İşte bu nedenle Tanrı yalana kanmaları için onların üzerine yanıltıcı bir güç gönderiyor. Öyle ki, gerçeğe inanmayan ve kötülükten hoşlananların hepsi yargılansın.”
Bitirdiğinde ekledi: “Türkan Hanım, anlaşılan belirttiğiniz bir toparlayıcı husus, bir tür mesih karşıtı varlığın ortaya çıkması olabilir. Kızgın fırın öyküsünün ortaya koyduğu gibi, bu sonuçları ne olursa olsun doğru olanı yapmak için net bir kararlılık gerektirecek.”
Ekrem o akşam ilk kez konuştu: “İşte bu, hakkında daha çok öğrenmek istediğim bir konu.”
Fatma Kutsal Kitap’ını kaldırdı. “İşte hepsi burada, yeter ki ortaya çıkarmak için zaman ayıralım.”
Fatma o akşam iki giyim mağazasını Şabat gününde kapalı tutmaya kesin karar verdi. Çalışanları fazladan tatil gününe çok sevindi. Cuma akşamı da erken kapatacağını onlara söylediğinde buna pek anlam veremediler, ama yine mesai dışı zamandan memnuniyet duydular. Fatma en fazla satış yaptığı gün cumartesi olduğu için kaygılandı mı? Pek değil. Kahvaltıda otururlarken Mert’e, “Allah’a itaatsizlik ediyor olsaydım benim için daha büyük bir kaygı konusu olurdu” dedi. “Anlarsın ya oğlum, bu hayattan yalnızca bir kez geçip gidiyoruz, öyleyse Allah’ı izlediğimiz için açlıktan ölürsek bu benim değil, O’nun sorunu olur. O’nun koruması gereken bir itibarı var, benden tüm istediği ise sadık kalmam.”
Mert annesine gülümsedi, çünkü onu çok takdir ediyordu. Annesinin en çok sevdiği tavrı buydu. Fatma kocasının ölümünden sonra Allah’ı izlemeye karar verdiğinde, yola tüm bilinçli gücüyle, sebatla devam etmeye karar vermişti. İş hayatında bu noktaya kadar başarılı olmasının nedeni de bu değil miydi? Bir şey yapmayı aklına koyduğunda, onu yapıyordu.
Şimdi lütfen diz üstü çökerek düşüncelerinizi (alnınızı) ve eylemlerinizi (ellerinizi) sizi yaratan Allah’a yeniden teslim edin. Dua ettiğinizde Kutsal Ruh’un mührünü isteyin ve kararlılıkla kendinizi ne olursa olsun Allah’ın kutsal Şabat’ını, O’nun işaretini tutmaya adayın.
Okuyucular dua yoluyla bağlılık çağrısında bulunmalıdır.
[1] Madde 9 – İşbu kanunun ahkamına muhalif olarak pazar günleri açılan dükkan ve müessese, zabıta memurları tarafından kapattırılmakla beraber keyfiyeti mübeyyin bir zabıt varakası tanzim ve berayı muhakeme resen sulh mahkemesine tevdi olunur. (http://www.mevzuat.gov.tr/Metin1.Aspx?MevzuatKod=1.3.394&MevzuatIliski=0& sourceXmlSearch=&Tur=1&Tertip=3&No=394).
[2] http://mevzuat.meb.gov.tr/html/114.html
Mücadele
İyi ile kötü arasındaki, daha doğrusu Mesih ile Şeytan arasındaki savaşta, Şeytan’ın çabalarının Allah’ın yönetimine karşı olduğunu görüyoruz. Onun amacı Allah’ın yetkisini gasp etmek, Allah’ın yasalarını ortadan kaldırmak ve insanların umudunu İsa’dan uzaklaştırmak olmuştur. Ayrıca Şeytan’ın savaşını gerçekleştirebilmek için içinde dinler, hükümetler ve toplumsal güçler de yer alan çeşitli aracıları kullandığını görüyoruz. Darwin’in evrim hakkındaki kitabı Türlerin Kökeni’nin ilk bölümlerini 1844 yılında yazmış olması tesadüf değil. Karl Marx’ın Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları’nı 1844 yılında yazmış olması da şans eseri değil. Şeytan, yeryüzünün son nesillerinin Allah’ı Yaratıcımız ve Kurtarıcımız olarak tanımalarını engelleme çabasıyla son saldırısına başlamaktaydı (evrim sahte bir yaratıcı, toplumsal reformlar da sahte bir kurtarıcı ortaya koyuyordu).
Tıpkı Şeytan’ın evrim teorisini kullanarak Allah’ın DNA’mızı muazzam bir karmaşıklıkla tasarladığı ve çevremizdeki harikaları yarattığı için hak ettiği yüceliği ve itibarı O’ndan çalmaya çalıştığı gibi, yüceliği Allah’tan uzaklaştırmak için Şeytan’la el ele çalışacak varlıkların olacağını Kutsal Yazılar öngördü. Bu dersimizde onların kim olduklarını ve bunu nasıl yapacaklarını belirleyeceğiz.
S1. Elçi Yuhanna denizden ne çıktığını gördü? Vahiy 13:1–8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Fatma, Mehmet’i, Reşat ile Afife’yi ve Ekrem ile Filiz’i çağırmış, onlara kurban bayramının ilk akşamı olmasına rağmen herkesin salı gecesi çalışması için evine gelmesinden mutluluk duyacağını söylemişti.
Fatma, akşamı herkes için ayrıcalıklı bir hale getirmek için özel bir mercimek çorbasıyla ıspanaklı ve peynirli börek hazırlamıştı. O gece Vahiy 13. bölümdeki ayetlerden kaynaklanan çok canlı bir sohbet gerçekleştirdiler.
“Sizce zamanın sonunda gerçekten böyle bir canavar olacak mı?” diye sordu Afife. “Çok korkunç ve ürkütücü görünüyor.”
Reşat eşinin yorumuna şaşırarak, ona hafiften küçümsemeyle baktı. “Afife, burada gerçek canavarlardan söz edilmiyor ki. Canavarlar güçleri simgeler. Bunu Daniel kitapçığında görmüştük.”
Afife anlamamış olmasından utanarak, eşinin tavrından dolayı geri çekildi.
Mehmet sohbeti sürdürerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. “Bence bu ayetlerde Roma papalığından söz edildiği çok açık. Canavar, Daniel 7. bölümde sözü edilen aslanın, ayının ve parsın niteliklerine sahip. Görmediğimiz tek hayvan Roma’yı simgeleyen yaratık. Bunun nedeni yaratığın Roma olması. Burada onun tıpkı Papalık Roma'sı gibi küfürlü sözler söylediğini görüyoruz. Dinsel bir güç, zira insanlar ona tapınıyor. Kutsallara eziyet ediyor ve 42 ay hüküm sürüyor, bu da bir günü yıl olarak aldığınızda 1260 yıl eder. Papalık Roma'sı 1260 yıllık dönemin sonunda, 1798 yılında bir Fransız generali papayı tutukladığında ölümcül bir yara aldı. 1929 yılında Vatikan Şehri bağımsız bir devlet olduğunda bu ölümcül yaranın iyileştiğini söyleyebiliriz. Ayrıca, ejderha Roma’ya gücünü veriyor.”
Afife, “Ejderha kim?” diye sormaya korkuyordu, bu nedenle kendisi yerine Türkan sorduğunda memnun oldu.
Mert atıldı: “Vahiy 12:9 ayetine göre bu Şeytan.”
Mehmet ekledi: “Öyleyse son zamanlardaki oyunculardan biri Papalık Roması.” (Devam edecek)
S2. Zamanın sonunda başka bir oyuncu kim? Vahiy 13:11–12 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
İkinci canavarı nasıl tanıyabiliriz? Çeşitli belirleyici etmenler var. Bu iki boynuzlu canavar ilk canavar gibi denizden değil, yerden çıkıyor. Vahiy 17:15 ayetine göre sular halkları, toplumları, ulusları ve dilleri simgelemektedir. İlk canavar olan Roma, pek çok halk grubunun arasında Avrupa’da ortaya çıktı. Ancak ikinci canavar çok fazla insan olmayan bir bölgede ortaya çıkar.
Başka bir belirleyici özelliği de Papalık Roma'sından sonra ortaya çıkmasıdır. Papalığın hüküm sürdüğü 42 aydan peygamberlik sözünde bahsedildiğine göre, ikinci canavarın yükselişinin yerine gelmesini bu dönemin sonunda arayabiliriz. Aynı Roma gibi inanılmaz bir güce sahiptir ve tüm dünyayı papalığın hüküm sürdüğü Roma’ya tapınmaya zorlar. Dünyada 1798 yılı civarında, gelişmemiş ve yerleşimsiz denilebilecek bir bölgede, yalnızca tek bir büyük güç ortaya çıktı. Zamanın sonundaki ikinci büyük oyuncu Amerika Birleşik Devletleri’dir. Gücü görünürde kuzu gibidir, fakat ejderha gibi konuşur, yani yetkisini bu şekilde kullanır.
S3. İki boynuzlu canavar başka neler yapar? Vahiy 13:13–18 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Zamanın sonunda Amerika Birleşik Devletleri, dünyayı aldanışa sürükleyerek onlara papalığın bir suretini yaptırır. İnsanları, ekonomik açıdan, ya sağ ellerine ya da alınlarına canavarın işaretini vurdurmaya zorlamaktadır. Canavara tapınmayanlar ölüme mahkûm edilecektir. Üç meleğin mesajında şunları okuyoruz: “Bir kimse canavara ve heykeline taparsa, alnına ya da eline canavarın işaretini koydurursa, Tanrı gazabının kâsesinde saf olarak hazırlanmış Tanrı öfkesinin şarabından içecektir. Böylelerine kutsal meleklerin ve Kuzu’nun önünde ateş ve kükürtle işkence edilecek. Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tütecek. Canavara ve heykeline tapıp onun adının işaretini alanlar gece gündüz rahat yüzü görmeyecekler” (Vahiy 14:9–11).
Canavar insanları kandırır ve sahte ibadete zorlar. Bu kandırmacanın ne olduğunu bilmek ve ondan kaçınmak için ne yapmamız gerektiğini bilmek istiyoruz. Canavarın işaretini, yani eldeki ve alındaki işareti tanımlamak istiyoruz.
S4. Musa On Emir'i İsraillilere tekrarladıktan sonra, Rabb’in sözlerini nereye takmalarını söyledi? Yasa’nın Tekrarı 6:6–8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Musa, Rabb’in sözleri yani On Emir, onların yüreklerinde olmalı dedi. Fakat aynı zamanda Rabb’in sözlerinin, ellerinde bir işaret ve alınlarında bir bant olması gerektiğini de söyledi. Bununla neyi kastetti? Bugün pekçok Yahudi, fiziksel olarak, Yahudi muskası denilen özel bir şekilde On Emir'i ellerine ve alınlarına bağlıyorlar. Kutsal Kitap’ta tercümesindeki Yasanın Tekrarı 8 de anlatılan şekil budur. Fakat orijinal İbranice metinde bu ‘alın sargısı’ terimi yoktur. Burada sadece şöyle yazılmıştır: “onları bir işaret olarak ele bağlayacaksınız ve onlar gözlerin arasında bir band olacaklar.” Buradaki “onlar” ve “onları” neyi anlatıyor? On Emir’i anlatıyor. Bu, Yahudiler, fiziksel olarak vücütlarına bant bağlamalılardır mı demektir? Bu metni anlamanın daha iyi bir yolu vardır.
El, bizim yaptıklarımız demektir (Vaiz 9:10). Allah bütün hareketlerimizin, bütün yaptıklarımızın O’nun kanununa göre olmasını ister. Alın, düşüncelerimiz demektir (Hezekiel 3:8, 9). Böylece, canavarın işaretinin fiziksel bir işaret veya bir tatu veya elde bir mikroçip değil, fakat Rabb’in kanunlarına karşı savaşarak, insanların hareketlerini ve düşüncelerini saptırmak olduğunu görüyoruz. Canavar, Allah’ın hangi kanunlarına karşı savaşacaktır?
Papalık ve Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’de herhangi bir kişiyi putlara baş eğdirmeye çalışsaydı, bunu yapmazlardı. Peki insanları aldatarak sahte ibadete yönlendirebilirler miydi? Aşağıdaki alıntılar papalığın “zamanları, yasaları değiştirmeyi amaçlayacak” olduğunu örnekliyor (Daniel 7:25). Katolik Kilisesi, Şabat gününü kutlamayı emreden dördüncü emri pazar günüyle değiştirdiğini ileri sürüyor.
Roma Katolik Kilisesi, kendisi hakkında şöyle demiştir: “Roma Kilisesi Kutsal Kitap’ın üzerindedir; Şabat kutlamasının pazar gününe aktarılması da bu gerçeğin kesin kanıtıdır. Roma Kilisesi’nin yetkisini inkâr ederseniz, cumartesi yerine pazarın ikame edilişini yeterli veya makul olarak açıklamanız veya doğrulamanız mümkün değildir” (The Catholic Record [Katolik Kayıt], cilt XLV, #2342, 1 Eylül, 1923, Yayıncı ve Telif Sahibi: Thomas Coffey, LL.D.).
“Örneğin, Mesih’in veya Elçilerin Şabat gününün cumartesiden pazara aktarılmasını emrettiğini Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde görmüyoruz. Allah’ın Musa’ya verdiği Şabat gününü, yani haftanın yedinci günü cumartesiyi kutsal tutma emrini biliyoruz. Günümüzde pek çok Hristiyan pazarı tutuyor, çünkü bu bize [Roma Katolik] kilise tarafından Kutsal Kitap’ın dışında bildirilmiştir” (“To Tell You the Truth [Doğrusunu Söylemek Gerekirse]” başlıklı makale, Catholic Virginian, 3 Ekim 1947).
“Tabii ki Katolik Kilisesi bu değişikliğin kendi eylemi olduğunu ileri sürüyor… Bu eylem ise dinsel konularda sahip olduğu kilise gücünün ve yetkisinin bir göstergesidir” (Kardinal Gibbons’un Şansölyesi C.F. Thomas’ın 28 Ekim 1895 tarihli mektubu).
Bu Türkiye’yi nasıl etkiliyor? 27 Mayıs 1935’de Hafta Tatili Kanunu yeniden düzenlendi ve “cuma” sözcüğü “pazar”la değiştirildi. Yasa yalnızca tatil günü olarak haftanın bir gününün tatil olduğunu belirtiyordu, ancak tatil gününün pazar olmasını öngörüyordu.
Örneğin 9. maddede, yasanın hükmüne aykırı olarak pazar günü açık olan dükkan ve kurumların polis (zabıta) tarafından kapatılarak, memurun yazdığı durumu açıklayan zabıt ile birlikte sulh hukuk mahkemesine verileceği belirtiliyor. [1] Üstelik, 1981 tarihli, 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un 3. maddesi, haftanın tatil gününün pazar günü olduğunu söylüyor[2].
Papalığa bağlılık gösteren pazar günü kutlaması, zaten onlarca yıldır Türkiye yasalarının bir parçası olmuştur, ancak bunu çok az kişi biliyor veya anlıyor. Halk, hafta sonu tatil gününün pazar günü olmasına alışmıştır. Dolayısıyla dünyanın geri kalanı gibi Türkiye de, papalığın ve Avrupa yasalarının prensiplerine ekonomik bakımdan uyum yoluyla, dinsel anlamda aldatılıyor. Bunu çok yakında Amerika Birleşik Devletleri’nin herkesin tatil olarak pazarı tutmasında ısrarı izleyecek. Bu kabul dinsel itaat ile zihne ilişkin (alın) veya ekonomik refah uğruna uygulamada uzlaşma ile (el) olabilir. Kabul edilme nedeni ne olursa olsun, Allah’ın halkı papalık tarafından Allah’ın yasasına karşı gelinerek belirlenmiş olan haftalık ibadet gününün kutlanmasına katılmayacak.
S5. Allah’ın halkı kötülerden nasıl ayrılacak? Vahiy 7:1–3 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Son gelmeden önce Allah doğru kişilerin alınlarını “mühürleyecek.” Eski zamanlarda mühür resmî bir imza niteliğindeydi. Sultan veya kral tarafından, yetkisini, onayını ve bir kraliyet fermanı veya belgesini tasdik ettiğini belirtmek için kullanılan araçtı. Vahiy kitapçığında mührü Allah’ın halkı için yapacaklarının simgesi olarak görüyoruz. Alın düşüncelerimizi simgeler. Bilim adamları en yüksek düzeyde düşüncemizin beyin ön lobumuzda gerçekleştiğini kabul ediyor, buna irademiz ve ahlaki kararlar alabilme yetimiz de dahil.
S6. On Emir ne olarak adlandırılıyor? Mısır’dan Çıkış 34:28 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
S7. Şabat nasıl bir antlaşma olarak adlandırılıyor? Mısır’dan Çıkış 31:12–17 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah’ın halkıyla yaptığı antlaşma On Emir’i içermektedir. Bir kimsenin bu antlaşmaya tam olarak itaat ettiğini gösterme biçimi, On Emir’de bulunan Allah’ın benzersiz işareti yoluyla olur. Bu işaret Allah’ın Şabat’ını yerine getirmek, yedinci gün olan cumartesiyi kutsal tutmaktır.
S8. Şabat antlaşması yalnızca İsrailliler için midir? Yeşaya 56:1–8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Kurtuluş müjdesinin tüm dünya için mi, yoksa yalnızca Yahudiler için mi olduğuna inanıyorsunuz? Romalılar 1:16, 17 ayetlerini düşünün. Allah’ın On Emir’i ve Şabat’ı da tüm insanlar içindir. Hatta, belli bir ulusu veya dil grubunu şereflendirmek yerine, tüm insanları yeni bir kimlik almaya ve “Allah’ın halkı” olmaya çağırır.
S9. Kutsal Kitap göğe alınacakların mühürlenmiş olmaları gerektiğini açıkça bildiriyor. Bunlar nasıl mühürlenirler? Efesliler 1:13, 14, 4:30 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah imanlıları Kutsal Ruhu ile mühürler. Allah’ın Yaratıcı olarak yetkisinin mührü olan Kutsal Şabat’ı ile O’nun Kutsal Ruhu arasındaki ilişki açıktır. İmanlılar “Ruh’un izinde yürü[dükçe]” (Galatyalılar 5:25) Allah’ın zaman programını edinirler; Allah’ın ritmine uyum kazanırlar.
Allah Sebt gününü bereketledi ve kutsal olarak belirledi. Aynı şekilde, kendisini samimiyetle izleyenleri bereketleyecek ve kutsal kılacaktır.
S10. Yasa ya da antlaşma nereye yazılmalıdır? İbraniler 10:16 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
Yasa Allah halkının üzerine ‘zihinlerine yazılarak’ mühürlenir. Başka bir deyişle, Allah’ın yasası hayatlarının tüm kararlarını kendisine göre aldıkları, işlerini, ailelerini, eğlencelerini ve hobilerini kendisine göre yönlendirdikleri temeldir. Allah’ın yasasını tutmak zihinde başlar, bu nedenle alınla simgelenmiştir.
S11. Allah’ın ibadet ve itaat edilmeye layık oluşu hangi olaya dayandırılmaktadır? Yeşaya 40:25, 26 ve Mezmur 95:6 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Gökleri ve yeri yaratan Allah insanların ibadet etmesine haklı olarak layıktır.
S12. Allah bize yetkisinin sürekli bir hatırlatıcısını vermek için ne yaptı? Çıkış 20:8–11 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah bir günü bereketli kıldı ve tüm insanlara bunu hatırlamalarını emretmektedir. Hatta bunu yasasının kalbine koydu. Allah’ın dinlenmeyi emredeceğini düşünmek ilginç değil mi! Yaratılış 2:1–3 ayetlerinde bu dinlenmenin Aden Bahçesi’nde belirlendiğini öğreniyoruz; oradan çıktığımıza göre insanlar olarak Allah’ın bereketli gününe ne kadar daha çok ihtiyacımız var! Böylece, Allah dinlenme gününe ilişkin emrini emirlerinin kalbine koydu. Günümüzde Allah’ın emri halen eskisi gibi geçerlidir. Hiçbir zaman değiştirilmemiştir.
S13. Şabat emri neden Allah tarafından gerçek izleyicilerini ayırt edici bir mühür olarak kullanılmaktadır? Hezekiel 20:12, 20 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Yaratılışımızın ve kurtuluşumuzun bir anısı olarak Şabat günü dinleniriz. Yaratıcı olan Kişi aynı zamanda kutsallığımızın da sağlayıcısıdır. Allah’tan ayrı bir kutsallığa sahip değiliz. Bu, ayinlerle, hac yolculuklarıyla, sadaka vererek ya da diğer işlerle kurtuluş öğretisi veren bir dine taban tabana zıttır. Allah’ın Şabat gününde dinlendiğimizde, Allah’ın bizim için gerçekleştirdiği tam ve mükemmel kurtuluşta dinleniriz. Kurtuluş yalnızca lütuftan (Allah’ın hak edilmeden verdiği iyilikten) gelir ve bunu kazanmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur.
S14. “Kutsallar” veya Allah’ın halkı kötülerden nasıl ayrılır? Vahiy 14:12, 13:4 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah’ın halkı Yaratıcı'ya ibadet eder. Bu esnada kötüler aldatılarak Şeytan’a ve onun aracılarına tapmaya yönlendirilirler.
Canavar gücünün “hükümeti”nin oluşturdukları yasaları yürürlüğe koyacakları zaman yakın bir gelecekte. İnsanlar canavarın yetkisinin “işaretini” almazsa, küresel ekonomik sistemden dışlanacaklardır. Bundan sonra ihtiyaçlarını karşılaması için tamamen Allah’a bel bağlayacaklardır. Ne yazık ki insanların büyük kısmı canavarı izleyecek ve işaretini alacak (Vahiy 13:3). Canavarı izleme veya ona “tapma” baskısı o kadar büyüyecek ki, farklı düşünen veya davrananlar için ölüm fermanı anlamına dahi gelecek (Vahiy 13:15).
Tıpkı Allah’ın Şabat’ı ibadet günü olarak belirleyerek yasasını mühürlediği gibi, canavarın işareti de bir ibadet günüdür, insanlar tarafından yedinci gün (cumartesi) Şabatı istirahatinin yerini alması için sahte bir ibadet günü olarak belirlenmiştir.
Mısır’dan Çıkış 20:8–11 ayetlerindeki Şabat emri Allah’ın mührüdür ve yasa koyucunun a) adını, b) unvanını ve c) egemenlik alanını belirtmektedir. ‘Tanrın RAB, göğün ve yerin Yaratıcısı.’
Bunun karşısında, yedinci gün Şabatı’nın sahtesi olan canavarın işareti yer almaktadır. Ülkemizdeki pek çok kişi için cuma öteden beri uygun bir ibadet günü olarak görülmektedir. Tuhaf bir şekilde, haftanın birinci günü olan pazar tatil günü olarak sunulmuştur. Her ikisi de Allah’ın amacını gözden kaçırır. Pazar güneşe tapan paganlar tarafından popüler hale getirilmiş, Hristiyanlar tarafından kabul edilmiş ve dindar olmayanlar tarafından “istirahat” ve aile günü olarak benimsenmiştir. Dünyanın büyük kısmı için bir ibadet günüdür, her ne kadar hiçbir zaman Allah tarafından belirlenmemiş olsa da!
Kutsal Kitap zamanın sonunda gerçek ibadet ve sahte ibadet konusunun ikiye ayırıcı bir konu olacağını söylüyor. Pazar’ın işten “tatil günü” olarak değer görmesi, sahte ibadet üzerine kurulu bir insan tasarısıdır. Canavarın işareti, Allah’ın Kutsal Şabatı olan cumartesinin Kutsal Ruh tarafından belirlenişini reddetmektir.
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Filiz bir elinde kurabiyeyle, “Sizce gerçekten dinsel bir ibadet günü nedeniyle baskı ve eziyet bu modern çağlarda gerçekleşebilir mi?” diye sordu. “Pek çok kişi herhangi bir günde olsun ibadetle hiç ilgili değil bile.”
Mehmet düşüncelerini belirtti: “Bana kalırsa, baskı ve eziyet ruhunu harekete geçirecek olan şey evrensel ahlaki çöküş ya da dinsizlik doğası olacak.”
Reşat, “Nasıl yani?” diye sordu.
“İsa, ‘birçoklarının sevgisi soğuyacak’ dedi. Bu gerçekleştiğinde, yeryüzü halkı içlerinde hâlâ Allah’ın ışığı yananları incitmeye hazır olacak.”
Mert, “Evet” dedi, “ama dinsel bir inanç sistemini dayatan yasalar koymak için insanların bazı dinî hassasiyetlere sahip olmaları gerek.”
Fatma, “İlla ki gerekmez” dedi, “Allah’ın dürüst halkına nefretleri yeterince şiddetliyse, dini yalnızca onları mahvedecek bir araç olarak kullanabilirler.”
Yusuf, “Bu konuda seni tam anlamıyorum” dedi.
Fatma gülümsedi: “Yusuf, Daniel peygamberin aslan çukuruna atıldığı öyküyü hatırlıyor musun?”
Yusuf başıyla onayladı: “Evet, bunu Mert’le birlikte çalışmıştık.”
“Daniel’in neden aslan çukuruna atıldığını hatırlıyor musun?”
“Evet, çünkü bir yasayı çiğniyordu.”
“Ne yasası?”
Yusuf bir an konuyu derin düşündü: “Kraldan başkasına dua etmeme yasası.”
Fatma, “Doğru” dedi. “Peki bu yasayı ruhsal insanlar oldukları için mi yazdılar?”
“Hayır. Bunu yalnızca Daniel’i kıskandıkları için yazdılar.” Yusuf önceki hususu aklına getirerek gülümsedi. “Tamam, şimdi anladım. Yani pazar ibadetine ilişkin yasalar kıskançlık, nefret veya başka bir yıkıcı güdüyle, dünyevi kişilerin dinsel bağlılıkları nedeniyle değil, Şabat’ı tutanlara yönelik nefretten ötürü yürürlüğe konulabilir.”
Fatma arkasına yaslandı: “Kesinlikle.”
Mehmet söz aldı: “Daniel kitapçığındaki başka bir öyküyü düşünüyorum, Daniel’in üç arkadaşıyla ilgili olanı. Bir putun önünde eğilmeleri emredilmişti, ancak etraflarındaki herkes göğe uzanan altından heykele baş eğerken bile, kızgın fırına atılma pahasına sadık kaldılar.”
Türkan, “Dünyanın dört bir yanından insanların tümünün aynı yöne dönerek bir puta baş eğmelerini beklemek tuhaf geliyor” dedi. Kendi karmaşık meselesine yanıt bulmaya çalışarak devam etti: “Peki ya dehşet verici bir olay tüm dünyanın ilgisini çekseydi, belki o zaman dürüst kişiler dışında herkesi aynı yönde hizalamak mümkün olurdu.”
Mehmet başını salladı: “Türkan Hanım, birkaç şey yanlış anladınız. İlk olarak canavarın onuruna heykel gerçek bir heykel değildir. Vahiy 13:14’te “canavarın onuruna bir heykel” yapacakları söz, Daniel’in 3 arkadaşı ile ilgili olayın terimlerini kullanıyor ancak bu simgelidir. Canavarın onuruna heykel, katılmayanlara zulemeden din ve devlet birleşimidir. Babil’deki üç gencin başına gelen şey budur. Papalığın Orta Çağda ve son zamanda Amerika’nın yaptığı şey budur. Daniel’in arkadaşlarının başka bir yasaya rağmen On Emir'e sadık kalmaktaki kararlılıklarını anlatmaya çalışıyordum, bu yasa kısaca çoğunluk yönetimindekilerden farklı şekilde ibadet etmenin ölümle cezalandırılmasıydı.”
Fatma söz aldı: “Bir dakika aranıza girmeme müsaade edin. Mehmet, çok iyi bir tespitte bulundun. Ancak ben olsam annemin gözlemlediği, tek bir olayın tüm dünyayı bir araya getirebileceği fikrini hemen göz ardı etmem. 2. Selanikliler 2:3–12 ayetlerini düşün.”
Mehmet her sözcüğü vurgulayarak, ağır ağır ve net bir şekilde okudu.
“Hiç kimse hiçbir şekilde sizi aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir. Bu adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı’nın Tapınağı’nda oturacaktır. Daha yanınızdayken bunları size söylediğimi hatırlamıyor musunuz? Zamanı gelince ortaya çıkarılacak olan bu adamı şimdilik neyin engellediğini biliyorsunuz. Evet, yasa tanımazlığın gizli gücü şu anda bile etkindir; ama bu gücü şimdilik engelleyen ortadan kaldırılıncaya dek görevini sürdürecektir. Sonra yasa tanımaz adam ortaya çıkacak. Rab İsa onu ağzının soluğuyla öldürecek, gelişinin görkemiyle yok edecek. Yasa tanımaz adam, her türlü mucizede, yanıltıcı belirtilerle harikalarda ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen Şeytan’ın etkinliğiyle gelecek. Mahvolanlar, gerçeği sevmeye ve böylece kurtulmaya yanaşmadıklarından mahvoluyorlar. İşte bu nedenle Tanrı yalana kanmaları için onların üzerine yanıltıcı bir güç gönderiyor. Öyle ki, gerçeğe inanmayan ve kötülükten hoşlananların hepsi yargılansın.”
Bitirdiğinde ekledi: “Türkan Hanım, anlaşılan belirttiğiniz bir toparlayıcı husus, bir tür mesih karşıtı varlığın ortaya çıkması olabilir. Kızgın fırın öyküsünün ortaya koyduğu gibi, bu sonuçları ne olursa olsun doğru olanı yapmak için net bir kararlılık gerektirecek.”
Ekrem o akşam ilk kez konuştu: “İşte bu, hakkında daha çok öğrenmek istediğim bir konu.”
Fatma Kutsal Kitap’ını kaldırdı. “İşte hepsi burada, yeter ki ortaya çıkarmak için zaman ayıralım.”
Fatma o akşam iki giyim mağazasını Şabat gününde kapalı tutmaya kesin karar verdi. Çalışanları fazladan tatil gününe çok sevindi. Cuma akşamı da erken kapatacağını onlara söylediğinde buna pek anlam veremediler, ama yine mesai dışı zamandan memnuniyet duydular. Fatma en fazla satış yaptığı gün cumartesi olduğu için kaygılandı mı? Pek değil. Kahvaltıda otururlarken Mert’e, “Allah’a itaatsizlik ediyor olsaydım benim için daha büyük bir kaygı konusu olurdu” dedi. “Anlarsın ya oğlum, bu hayattan yalnızca bir kez geçip gidiyoruz, öyleyse Allah’ı izlediğimiz için açlıktan ölürsek bu benim değil, O’nun sorunu olur. O’nun koruması gereken bir itibarı var, benden tüm istediği ise sadık kalmam.”
Mert annesine gülümsedi, çünkü onu çok takdir ediyordu. Annesinin en çok sevdiği tavrı buydu. Fatma kocasının ölümünden sonra Allah’ı izlemeye karar verdiğinde, yola tüm bilinçli gücüyle, sebatla devam etmeye karar vermişti. İş hayatında bu noktaya kadar başarılı olmasının nedeni de bu değil miydi? Bir şey yapmayı aklına koyduğunda, onu yapıyordu.
Şimdi lütfen diz üstü çökerek düşüncelerinizi (alnınızı) ve eylemlerinizi (ellerinizi) sizi yaratan Allah’a yeniden teslim edin. Dua ettiğinizde Kutsal Ruh’un mührünü isteyin ve kararlılıkla kendinizi ne olursa olsun Allah’ın kutsal Şabat’ını, O’nun işaretini tutmaya adayın.
Okuyucular dua yoluyla bağlılık çağrısında bulunmalıdır.
[1] Madde 9 – İşbu kanunun ahkamına muhalif olarak pazar günleri açılan dükkan ve müessese, zabıta memurları tarafından kapattırılmakla beraber keyfiyeti mübeyyin bir zabıt varakası tanzim ve berayı muhakeme resen sulh mahkemesine tevdi olunur. (http://www.mevzuat.gov.tr/Metin1.Aspx?MevzuatKod=1.3.394&MevzuatIliski=0& sourceXmlSearch=&Tur=1&Tertip=3&No=394).
[2] http://mevzuat.meb.gov.tr/html/114.html