|
33. Ders: Yeni Yeryüzü
Allah, sözünde cennetteki geleceğimizin gayet gerçek olacağı vaadini verdi. Allah o harika yerde kendisiyle birlikte sonsuza dek olmamızı istiyor. Ancak daha önce hayal ettiğinizden epey farklı olabilir. Pek çok kişi sonsuzluk boyunca ne yapacağımız hakkında yanlış fikirlere sahip. Öyleyse Kutsal Kitap’ın bize ebedî meskenimiz hakkında öğrettiği gerçekleri araştırarak, neyin doğru olup neyin olmadığını öğrenelim.
S1. İsa’yı Kurtarıcımız olarak kabul ettiğimizde bize ne hakkı verilir? Yuhanna 1:12, 13 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S2. Allah’ın çocuğu olmakla nasıl ayrıcalıklar kazanılır? Galatyalılar 4:7 ve Romalılar 8:16, 17 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S3. Mesih, izleyicileri için ne hazırlayacağını vaat etti? Yuhanna 14:1–3 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Tıpkı her yaz ailenizin köyüne gittiğinizde annenizin ya da yakın akrabalarınızın bilhassa sizin için özel yemekler ve bir oda hazırladığı gibi, İsa gökte her şeyi sizin gelişiniz için hazırlıyor. Ne harika bir vaat!
S4. Kutsal Kitap Allah’ın bizim için hazırladığı yeri nasıl tanımlıyor? 1. Korintliler 2:9, 10 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S5. Mesih’in ikinci gelişinde bu yeryüzüne ne olacak? 2. Petrus 3:10 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
“Tanrımız yakıp yok eden bir ateş” olduğu için (İbraniler 12:29), günahla lekelenmiş hiçbir şey Mesih’in ikinci gelişinde O’nun görkemine dayanamayacaktır. Yeryüzü ıssız bırakılacak. Daha önceki bir derste gördüğümüz gibi, Şeytan’ın 1000 yıl süreyle yeryüzünde “bağlanması” (Vahiy 20:1–4) işte bu zamanda gerçekleşecektir.
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Reşat, “Tüm dünya nasıl ateşle yok edilebilir?” diye sordu.
Mehmet yanıtladı: “Bak, Allah’ın kötülüğün etkilerini ortadan kaldırabilmesi için, doğru kişilerden oluşan halkını bu yeryüzünden alması gerek. Esasen, insanlar kendi gezegenlerini mahvettiler. Denizler çöp yığınına döndü. Binalar, beton, kirlilik, bunların hepsinin ateşte yanması gerek.”
Reşat: “Biliyorum, fakat dünyamızın üçte ikisi su!”
Mert öne doğru oturdu: “Reşat ağabey, bana kalırsa Allah’ın ateşine dair vizyonunuz fazlasıyla dar. Yeryüzü güneşe dokunacak olsa, Ege denizi güneşi söndürür müydü?! Aslında su son derece yanıcı iki bileşenden oluşuyor, hidrojen ve oksijen. Bak, kömür sobasının yanmak için neye ihtiyacı var? Oksijene. Ve tabii ki Hindenburg faciasından sonra herkes hidrojenin son derece yanıcı olduğunu biliyor. Yapılabilecek en sıcak alevlerden biri atomik hidrojen kaynağıyla yapılıyor. Sıcaklığı 3600 derece ile 4000 derece arasında. Allah her şeyi arıtmak için bu elementleri gayet güzelce kullanabilir!”
Fatma gururla, “Üniversitedeki kimya derslerinin bir işe yarayacağını biliyordum!” dedi.
Türkan Kutsal Kitap’ını uzatarak, “Şimdi kafam karıştı” dedi; “sanırım önceki derslerden birinde yenilenmiş olan yeryüzündeki cennette yaşayacağımızı okumuştum.” Görünürdeki çelişkiyi zihninde tartarak sordu: “Şimdi Kutsal Kitap yeryüzünün yanarak yok edileceğini mi söylüyor?”
Halen kucağındaki Kutsal Kitap’a bakmakta olan Gül, “Büyükanne” dedi, “sanırım aradığın yanıt burada, aynı bölümde. Bak burada birkaç ayet ileride, 2. Petrus 3:11–13 ayetlerinde şöyle diyor: ‘Her şey böylece yok olacağına göre, sizin nasıl kişiler olmanız gerekir? Tanrı’nın gününü bekleyip o günün gelişini çabuklaştırarak kutsallık içinde yaşamalı, Tanrı yolunu izlemelisiniz. O gün gökler yanarak yok olacak, maddesel öğeler şiddetli ateşte eriyip gidecek. Ama biz Tanrı’nın vaadi uyarınca doğruluğun barınacağı yeni gökleri, yeni yeryüzünü bekliyoruz.’ ”
Yusuf, “Evet, işte bu çok iyi!” dedi. “Ben de Vahiy 21. bölümde tam olarak bunları okuyordum! Yenilenmiş yeryüzünde yaşayacağız.”
Türkan, “Anlıyorum” dedi, “ateş daha ziyade kıyı köşe bir ev temizliği gibi!” Herkes güldü.
Mehmet ekledi: “Bana kalırsa olayların tamamını sırasıyla okursak anlamamıza yardımcı olur. Hatırlarsanız geçen hafta Vahiy 20. bölümü işlemiştik ve kurtarılanların göğe giderek orada 1000 yıl yaşayacaklarını görmüştük. Anladığım kadarıyla bunun ardından Allah bizi yeryüzüne geri gönderecek, burada son yargıyı, yani tüm kötülerin ateşle yok edilişini izleyeceğiz, bundan sonra da sanırım yeryüzünün bir cennet olarak yeniden yaratılışına tanık olacağız. İzlemeye değer bir şey olacak, değil mi?!”
Yusuf heyecanla haykırdı: “İşte burada, bakın dinleyin.”
Reşat, “Dur bakalım” dedi, “nereden okuyorsun?”
“Affedersin, Vahiy 21:1–3 ayetlerindeyim. ‘Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık. Kutsal kentin, yeni Yeruşalim’in gökten, Tanrı’nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi. Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: ‘İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak.’”
Fatma, “Hımm” dedi. Öyleyse en gerçek anlamıyla, yeryüzünde cennet olacak! Allah aramızda yaşayacak, biz de O’nunla birlikte yaşayacağız!” (Devam edecek)
S6. Kurtarılanlar gökte sonsuza dek yaşayacaklar mı? Matta 5:5 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
“Yumuşak huylu” olanlar kendi benliğine olan bütün güvenini kaybetmiş ve kurtuluşları için tamamen Mesih’in doğruluğuna güvenenlerdir. İsa’nın takdir ettiği ve ödüllendirdiği kimseler, insani çabalara güven duymaktan bütünüyle vazgeçmiş ve O’nun yetkinliğine dayananlardır. Doğal yetenekler, zenginlik, miras, ulus, din ve iyi işler, sonsuz hayatı almaya giden yolda değersiz sayılır.
Allah’ın bu dünya için başlangıçtaki tasarısı yerine gelecektir. O dünyayı mutlu ve kutsal insanlarla dolu olması için tasarladı ve günahın girmiş olmasına rağmen Allah’ın hedefleri gerçekleşecektir. Allah’ın Şeytan’la arasında anlaşmazlık konusu olan bölgesi geri kazanılacak ve dönüştürülecek. Yeryüzü sonsuza dek kurtulanların yuvası olacak.
S7. Yeni Yeryüzü’nde, Aden bahçesinde de bulunan ne olacak? Vahiy 22:1, 2 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah, tıpkı yeryüzünün ilk yaratıldığı zamanki şekilsizliğini ve boşluğunu Adem ile Havva için harika bir cennete çevirdiği gibi, bizim için cenneti gerçek anlamda baştan yaratacak ve hayat ağacına ulaşmamızı sağlayacak (Yaratılış 3:22–24). Bir kez daha hayat ağacının meyvesini yiyecek ve sonsuza dek yaşayacağız! Atalarımız Adem ve Havva ile başlayan büyük trajedi sona erecek ve Mesih’e iman yoluyla (Romalılar 5:15) cennette Allah’la birlikte ikamet edebileceğiz.
S8. Bu yeni Aden bahçesinde ne olmayacak? Yeşaya 35:5; 65:23 ve Vahiy 21:4, 8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Yeryüzünün üzerindeki lanet kaldırılacak, çalılar ve dikenler, hastalık, bozulma ve ölüm bütünüyle sonsuza dek yok olacak.
S9. İbrahim hangi umuda sahipti? İbraniler 11:8–10, 16, 39–40 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Bu, zamanın başlangıcından beri sadık imanlıların ve peygamberlerin umudu ve hedefi olmuştur. İbrahim göksel bir kente doğru bakıyordu. İbraniler 11:39–40 ayetlerinde, İbrahim’in bu kente henüz gitmediği (halen toprakta uyuyor), ancak bizden ayrı olarak yetkinliğe ermeyecekleri dikkatinizi çekti mi?
S10. Allah’ın kutsallar için inşa ettiği kent ne kadar büyüktür? Vahiy 21:16, 17 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah’ın kenti 2000 kilometreküpün üzerinde bir büyüklükte, uzunluğu, genişliği ve yüksekliği denk ölçülerde olacaktır. Bunu gözümüzde canlandırabilmek için, Edirne ile Van arasının karayoluyla 1850 km olduğunu hatırlayalım. Ağrı Dağı yalnızca 5166 metre yüksekliktedir, uzaya doğru kale gibi yükselen bu kentin yanında cüce kalır!
Kutsal Kitap bu kenti nasıl tanımlıyor? Vahiy 21:2, 17–25 ayetlerini okuyun.
S11. Bedenlerimiz nasıl olacak? Filipililer 3:20, 21 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Mesih’in diriltilen bedeni gibi bir bedenimiz olacak. O’nun bedeni nasıldı? Luka 24:36–43 ayetleri bize O’nun tamamıyla etten ve kemikten olduğunu bildiriyor. Öyle ki, öğrenciler O’na dokunabiliyorlardı. Önlerinde yemek yiyerek kendisinin hayalet olmadığını gösterdi. Buradan yola çıkarak, bugün zevk aldığımız tüm tatların ve keyiflerin gökte olacağını varsayabiliriz, ancak burada bizi yozlaştıran sapkınlıklar, aşırılıklar ve hırslar olmadan.
S12. Gökte yapacağımız bazı şeyler neler? Yeşaya 65:21–25 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Topluluk birlikte Vahiy 21. ve 22. bölümleri okurken odayı ciddi bir huşu ve hayret havası doldurdu, göksel evimizin tanımı çok canlı ve duygusal olarak cazipti.
Afife iç çekerek, “Ah, ne harika bir yer” dedi. “Her şeyi görebiliyorum. Çocukluğumdan beri astımla mücadele ettim, şimdi bunun biteceğini ve tekrar normal olarak nefes alabileceğimi hayal ediyorum.”
Fatma’nın gözleri doldu: “Kocamı çok özlüyorum, ve ölümün lanetinin bir daha üzerimizde olmayacağını bilmek çok güzel!”
Tam o sırada kapı zili tiz ve yüksek sesle çaldı. Fatma fırladı, herkes belki de Ekrem’in gelmeye karar vermiş olabileceğini düşünerek merakla birbirine baktı. Misafir salonundan dairenin kapısı görünmüyordu. Fakat koridordan Fatma’nın nezaketle “Merhaba” dediğini duyabiliyorlardı. Bundan sonraki sözlerse sert bir erkek sesi tarafından söylendi. Mert fırlayarak ayağa kalktı ve kafasını koridora doğru uzatarak tekrar içeri çekti. Topluluğa bakarak fısıltıyla, “Polis gelmiş!” dedi.
Türkan dışında herkes Kutsal Kitap’larını kapadı. O ise Kutsal Kitap’ını kucağında açık tuttu. “İstediğim şeyi, istediğim zaman okumaya hakkım var. Burası benim evim.”
Tam o sırada Fatma odaya girdi ve şöyle dedi: “Anlaşılan biri polisi aramış ve burada yasa dışı bir şeyler yaptığımızı ihbar etmiş. Polisler bana saygılı davrandı, hatta rahatsızlık verdikleri için özür dilediler. Kısaca bir grup arkadaş olarak toplanıp birlikte Kutsal Kitap okuduğumuzu anlattım. Fakat ikimizin şimdi kendileriyle birlikte karakola gitmesi için kapıda bekliyorlar. Burası benim evim olduğuna göre benim gitmem gerekiyor. Kim benimle gelecek?”
Mehmet, “Ben gelirim” dedi.
“Teşekkür ederim, Mehmet. Gidelim.” Fatma başıyla topluluğa işaret etti: “Mert, gruba ben ve Mehmet için dua etmekte önderlik eder misin?”
Mehmet kafasını salladı: “Bu bana karımın işi gibi geliyor. Çok üzgünüm. Bugün ona bir türlü geçmeyen baş ağrılarını iyileştirmesi için topluluk olarak Allah’a dua ettiğimizi söylediğimde çok kızmıştı.”
Fatma elini Mehmet’in omzuna koydu: “Kardeşim, İsa ‘Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır’ dedi. Öğretmenim, sen topluluğumuzu bereketledin ve yanlış hiçbir şey yapmadın. Komşulardan birinin yapmış olabileceğini düşündüm, zira haftadan haftaya evde pek çok kişinin toplandığını görüyorlar. Gülsün’le işyerinde çalışma yapıyorum, çünkü çocuklarından dolayı akşam buraya gelemiyor. Diğer elemanım inancımı paylaştığım için bana kızgın gibi görünüyor. Evimde toplantılar yaptığımı biliyor, ama bir insan neden patronunu polise ihbar etsin ki? Hiçbir anlamı yok. Polise kim ihbar etti bilmiyorum.”
Üç saat sonra Fatma ve Mehmet yorgun ama mutlu bir halde geri döndü. Herkesi halen bir arada ve dua eder halde buldular. Topluluk karakolda konuşulanları duymaya can atıyordu.
Fatma söze başladı: “Bir kere, karakolda kapıda oldukları gibi nazik değillerdi. Başlangıçta bize suçluymuşuz gibi davrandılar. Mümkün olduğunca lafı dolandırmamaya ve açık sözlü olmaya karar verdim. Utanacak ne var? Ben sadık bir Türk vatandaşıyım. Onlara yalnızca iki yıldır toplanarak Tevrat, Zebur ve İncil’i araştırmakta olduğumuzu söyledim. Mehmet harikaydı, onlara bu akşamki “Yeni Yeryüzü” dersimizden örnekler vermeye başladı. Hemen ilgi göstermeye başladılar. Hatta topluluğumuzu soruşturmaları gerektiğini unuttular ve cennet hakkındaki bütün sorularının yanıtını bulmak istediler! Mehmet onlara Yeni Ahit’te göğün çeşitli katlarından hiç bahsedilmediğini, herkesin aynı muhteşem ödülü aldığını ve herkesin Allah’la birlikte olacağını söylediğinde, bir memur özellikle ilgilendi. Sonra başka bir memur her erkeğe verileceği söylenen bakireleri sordu. Mehmet akıllıca yanıt verip, “Bu gerçekten Allah’ın cenneti kutsal bir yer olarak tutmak için düşüneceği bir plana benziyor mu?” dedi.
Reşat gülerek karısının elini tuttu: “Afife, canım, gökte benim için onlarca bakire bulunmamasına bozulabileceğini biliyorum.”
Fatma gülümsedi: “Anlaşılan polisler dürüst adamlardı ve Mehmet’in yanıtındaki mantığı anlayabiliyorlardı. Sonuç olarak keşiflerimizin farklı yönlerini açıklamayı başardım, On Emir ve İsa’nın dirilişinin hepimiz için Allah’ın lütfunu almayı ve kaderimizi değiştirmeyi sağlayan açık bir kapı olduğu gibi.”
Mert: “Sizi herhangi bir şeyle suçladılar mı? Daha doğrusu bizi mi demeliyim?”
Fatma: “Bizi neyle suçlayabilirlerdi ki? Mehmet, onlara ayrılacağımız sırada ne olduğunu anlatsana.”
Mehmet boğazını temizledi: “Fatma onlara hastalar veya sağlık sorunları olanlar için sıklıkla dua ettiğimizi söylemişti. Polislerden biri kapıya kadar bizi izledi ve tam karakoldan sokağa çıktığımız sırada bana kısık bir sesle, ‘Lütfen sekiz yaşındaki kızım için dua edin. Bir kulağı sağır’ dedi. Onu kucaklayıp öptüm ve kızı için bir mucize gerçekleşmesi için kesinlikle dua edeceğimi söyledim.”
Herkes o gece bu polis memurunun kızı için dua etme fırsatından ötürü Rabb’e hamdetti ve hemen orada birlikte dua ederek Allah’a şükretmek için diz çöktüler. Bu küçük kızın işitme duyusunun düzelmesi için ve Mehmet Öğretmen’in eşinin baş ağrılarının iyileşmesi için dua ettiler. En önemlisi de, “göksel kent” için Allah’a hamdettiler ve İbrahim gibi, gelecek ne getirirse getirsin, yeni yeryüzünde hayat ağacının altında bir araya gelene dek sadık kalabilmelerini Allah’tan dilediler.
S13. Yeni Yeruşalim’e girmek ve hayat ağacının meyvesini yemek istiyor musunuz?
Y. __________________________________________________
Okuyucular dua yoluyla bağlılık çağrısında bulunmalıdır.
Daha fazla araştırmak için şunları okuyun: Yeremya 4:23–27 ve Yeşaya 66. bölüm.
Allah, sözünde cennetteki geleceğimizin gayet gerçek olacağı vaadini verdi. Allah o harika yerde kendisiyle birlikte sonsuza dek olmamızı istiyor. Ancak daha önce hayal ettiğinizden epey farklı olabilir. Pek çok kişi sonsuzluk boyunca ne yapacağımız hakkında yanlış fikirlere sahip. Öyleyse Kutsal Kitap’ın bize ebedî meskenimiz hakkında öğrettiği gerçekleri araştırarak, neyin doğru olup neyin olmadığını öğrenelim.
S1. İsa’yı Kurtarıcımız olarak kabul ettiğimizde bize ne hakkı verilir? Yuhanna 1:12, 13 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S2. Allah’ın çocuğu olmakla nasıl ayrıcalıklar kazanılır? Galatyalılar 4:7 ve Romalılar 8:16, 17 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S3. Mesih, izleyicileri için ne hazırlayacağını vaat etti? Yuhanna 14:1–3 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Tıpkı her yaz ailenizin köyüne gittiğinizde annenizin ya da yakın akrabalarınızın bilhassa sizin için özel yemekler ve bir oda hazırladığı gibi, İsa gökte her şeyi sizin gelişiniz için hazırlıyor. Ne harika bir vaat!
S4. Kutsal Kitap Allah’ın bizim için hazırladığı yeri nasıl tanımlıyor? 1. Korintliler 2:9, 10 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
S5. Mesih’in ikinci gelişinde bu yeryüzüne ne olacak? 2. Petrus 3:10 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
“Tanrımız yakıp yok eden bir ateş” olduğu için (İbraniler 12:29), günahla lekelenmiş hiçbir şey Mesih’in ikinci gelişinde O’nun görkemine dayanamayacaktır. Yeryüzü ıssız bırakılacak. Daha önceki bir derste gördüğümüz gibi, Şeytan’ın 1000 yıl süreyle yeryüzünde “bağlanması” (Vahiy 20:1–4) işte bu zamanda gerçekleşecektir.
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Reşat, “Tüm dünya nasıl ateşle yok edilebilir?” diye sordu.
Mehmet yanıtladı: “Bak, Allah’ın kötülüğün etkilerini ortadan kaldırabilmesi için, doğru kişilerden oluşan halkını bu yeryüzünden alması gerek. Esasen, insanlar kendi gezegenlerini mahvettiler. Denizler çöp yığınına döndü. Binalar, beton, kirlilik, bunların hepsinin ateşte yanması gerek.”
Reşat: “Biliyorum, fakat dünyamızın üçte ikisi su!”
Mert öne doğru oturdu: “Reşat ağabey, bana kalırsa Allah’ın ateşine dair vizyonunuz fazlasıyla dar. Yeryüzü güneşe dokunacak olsa, Ege denizi güneşi söndürür müydü?! Aslında su son derece yanıcı iki bileşenden oluşuyor, hidrojen ve oksijen. Bak, kömür sobasının yanmak için neye ihtiyacı var? Oksijene. Ve tabii ki Hindenburg faciasından sonra herkes hidrojenin son derece yanıcı olduğunu biliyor. Yapılabilecek en sıcak alevlerden biri atomik hidrojen kaynağıyla yapılıyor. Sıcaklığı 3600 derece ile 4000 derece arasında. Allah her şeyi arıtmak için bu elementleri gayet güzelce kullanabilir!”
Fatma gururla, “Üniversitedeki kimya derslerinin bir işe yarayacağını biliyordum!” dedi.
Türkan Kutsal Kitap’ını uzatarak, “Şimdi kafam karıştı” dedi; “sanırım önceki derslerden birinde yenilenmiş olan yeryüzündeki cennette yaşayacağımızı okumuştum.” Görünürdeki çelişkiyi zihninde tartarak sordu: “Şimdi Kutsal Kitap yeryüzünün yanarak yok edileceğini mi söylüyor?”
Halen kucağındaki Kutsal Kitap’a bakmakta olan Gül, “Büyükanne” dedi, “sanırım aradığın yanıt burada, aynı bölümde. Bak burada birkaç ayet ileride, 2. Petrus 3:11–13 ayetlerinde şöyle diyor: ‘Her şey böylece yok olacağına göre, sizin nasıl kişiler olmanız gerekir? Tanrı’nın gününü bekleyip o günün gelişini çabuklaştırarak kutsallık içinde yaşamalı, Tanrı yolunu izlemelisiniz. O gün gökler yanarak yok olacak, maddesel öğeler şiddetli ateşte eriyip gidecek. Ama biz Tanrı’nın vaadi uyarınca doğruluğun barınacağı yeni gökleri, yeni yeryüzünü bekliyoruz.’ ”
Yusuf, “Evet, işte bu çok iyi!” dedi. “Ben de Vahiy 21. bölümde tam olarak bunları okuyordum! Yenilenmiş yeryüzünde yaşayacağız.”
Türkan, “Anlıyorum” dedi, “ateş daha ziyade kıyı köşe bir ev temizliği gibi!” Herkes güldü.
Mehmet ekledi: “Bana kalırsa olayların tamamını sırasıyla okursak anlamamıza yardımcı olur. Hatırlarsanız geçen hafta Vahiy 20. bölümü işlemiştik ve kurtarılanların göğe giderek orada 1000 yıl yaşayacaklarını görmüştük. Anladığım kadarıyla bunun ardından Allah bizi yeryüzüne geri gönderecek, burada son yargıyı, yani tüm kötülerin ateşle yok edilişini izleyeceğiz, bundan sonra da sanırım yeryüzünün bir cennet olarak yeniden yaratılışına tanık olacağız. İzlemeye değer bir şey olacak, değil mi?!”
Yusuf heyecanla haykırdı: “İşte burada, bakın dinleyin.”
Reşat, “Dur bakalım” dedi, “nereden okuyorsun?”
“Affedersin, Vahiy 21:1–3 ayetlerindeyim. ‘Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık. Kutsal kentin, yeni Yeruşalim’in gökten, Tanrı’nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi. Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: ‘İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak.’”
Fatma, “Hımm” dedi. Öyleyse en gerçek anlamıyla, yeryüzünde cennet olacak! Allah aramızda yaşayacak, biz de O’nunla birlikte yaşayacağız!” (Devam edecek)
S6. Kurtarılanlar gökte sonsuza dek yaşayacaklar mı? Matta 5:5 ayetini okuyun.
Y. __________________________________________________
“Yumuşak huylu” olanlar kendi benliğine olan bütün güvenini kaybetmiş ve kurtuluşları için tamamen Mesih’in doğruluğuna güvenenlerdir. İsa’nın takdir ettiği ve ödüllendirdiği kimseler, insani çabalara güven duymaktan bütünüyle vazgeçmiş ve O’nun yetkinliğine dayananlardır. Doğal yetenekler, zenginlik, miras, ulus, din ve iyi işler, sonsuz hayatı almaya giden yolda değersiz sayılır.
Allah’ın bu dünya için başlangıçtaki tasarısı yerine gelecektir. O dünyayı mutlu ve kutsal insanlarla dolu olması için tasarladı ve günahın girmiş olmasına rağmen Allah’ın hedefleri gerçekleşecektir. Allah’ın Şeytan’la arasında anlaşmazlık konusu olan bölgesi geri kazanılacak ve dönüştürülecek. Yeryüzü sonsuza dek kurtulanların yuvası olacak.
S7. Yeni Yeryüzü’nde, Aden bahçesinde de bulunan ne olacak? Vahiy 22:1, 2 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah, tıpkı yeryüzünün ilk yaratıldığı zamanki şekilsizliğini ve boşluğunu Adem ile Havva için harika bir cennete çevirdiği gibi, bizim için cenneti gerçek anlamda baştan yaratacak ve hayat ağacına ulaşmamızı sağlayacak (Yaratılış 3:22–24). Bir kez daha hayat ağacının meyvesini yiyecek ve sonsuza dek yaşayacağız! Atalarımız Adem ve Havva ile başlayan büyük trajedi sona erecek ve Mesih’e iman yoluyla (Romalılar 5:15) cennette Allah’la birlikte ikamet edebileceğiz.
S8. Bu yeni Aden bahçesinde ne olmayacak? Yeşaya 35:5; 65:23 ve Vahiy 21:4, 8 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Yeryüzünün üzerindeki lanet kaldırılacak, çalılar ve dikenler, hastalık, bozulma ve ölüm bütünüyle sonsuza dek yok olacak.
S9. İbrahim hangi umuda sahipti? İbraniler 11:8–10, 16, 39–40 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Bu, zamanın başlangıcından beri sadık imanlıların ve peygamberlerin umudu ve hedefi olmuştur. İbrahim göksel bir kente doğru bakıyordu. İbraniler 11:39–40 ayetlerinde, İbrahim’in bu kente henüz gitmediği (halen toprakta uyuyor), ancak bizden ayrı olarak yetkinliğe ermeyecekleri dikkatinizi çekti mi?
S10. Allah’ın kutsallar için inşa ettiği kent ne kadar büyüktür? Vahiy 21:16, 17 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Allah’ın kenti 2000 kilometreküpün üzerinde bir büyüklükte, uzunluğu, genişliği ve yüksekliği denk ölçülerde olacaktır. Bunu gözümüzde canlandırabilmek için, Edirne ile Van arasının karayoluyla 1850 km olduğunu hatırlayalım. Ağrı Dağı yalnızca 5166 metre yüksekliktedir, uzaya doğru kale gibi yükselen bu kentin yanında cüce kalır!
Kutsal Kitap bu kenti nasıl tanımlıyor? Vahiy 21:2, 17–25 ayetlerini okuyun.
- 2. ayet: Kentin adı nedir? _______________
- 18. ayet: Surları __________’dan yapılmıştı.
- 18. ayet: Kent saf __________’dan meydana geliyordu.
- 21. ayet: On iki kapı on iki ____________ idi.
- 21. ayet: Caddeler saf ___________’dandı.
- 23. ayet: Kentin _________ ya da ____________ ihtiyacı yoktu.
- 25. ayet: Orada __________ olmayacak.
- (Vahiy 21:1) _____________________________
- (Yeşaya 35:1) ______________________________
- (Yeşaya 60:18) _____________________________
- (Yeşaya 65:25) _____________________________
- (Vahiy 7:16) _______________________________
- (Yeşaya 33:24) _______________________________
S11. Bedenlerimiz nasıl olacak? Filipililer 3:20, 21 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Mesih’in diriltilen bedeni gibi bir bedenimiz olacak. O’nun bedeni nasıldı? Luka 24:36–43 ayetleri bize O’nun tamamıyla etten ve kemikten olduğunu bildiriyor. Öyle ki, öğrenciler O’na dokunabiliyorlardı. Önlerinde yemek yiyerek kendisinin hayalet olmadığını gösterdi. Buradan yola çıkarak, bugün zevk aldığımız tüm tatların ve keyiflerin gökte olacağını varsayabiliriz, ancak burada bizi yozlaştıran sapkınlıklar, aşırılıklar ve hırslar olmadan.
S12. Gökte yapacağımız bazı şeyler neler? Yeşaya 65:21–25 ayetlerini okuyun.
Y. __________________________________________________
Parlak Yıldızlar Dizisi (Filipililer 2:14–16)
Topluluk birlikte Vahiy 21. ve 22. bölümleri okurken odayı ciddi bir huşu ve hayret havası doldurdu, göksel evimizin tanımı çok canlı ve duygusal olarak cazipti.
Afife iç çekerek, “Ah, ne harika bir yer” dedi. “Her şeyi görebiliyorum. Çocukluğumdan beri astımla mücadele ettim, şimdi bunun biteceğini ve tekrar normal olarak nefes alabileceğimi hayal ediyorum.”
Fatma’nın gözleri doldu: “Kocamı çok özlüyorum, ve ölümün lanetinin bir daha üzerimizde olmayacağını bilmek çok güzel!”
Tam o sırada kapı zili tiz ve yüksek sesle çaldı. Fatma fırladı, herkes belki de Ekrem’in gelmeye karar vermiş olabileceğini düşünerek merakla birbirine baktı. Misafir salonundan dairenin kapısı görünmüyordu. Fakat koridordan Fatma’nın nezaketle “Merhaba” dediğini duyabiliyorlardı. Bundan sonraki sözlerse sert bir erkek sesi tarafından söylendi. Mert fırlayarak ayağa kalktı ve kafasını koridora doğru uzatarak tekrar içeri çekti. Topluluğa bakarak fısıltıyla, “Polis gelmiş!” dedi.
Türkan dışında herkes Kutsal Kitap’larını kapadı. O ise Kutsal Kitap’ını kucağında açık tuttu. “İstediğim şeyi, istediğim zaman okumaya hakkım var. Burası benim evim.”
Tam o sırada Fatma odaya girdi ve şöyle dedi: “Anlaşılan biri polisi aramış ve burada yasa dışı bir şeyler yaptığımızı ihbar etmiş. Polisler bana saygılı davrandı, hatta rahatsızlık verdikleri için özür dilediler. Kısaca bir grup arkadaş olarak toplanıp birlikte Kutsal Kitap okuduğumuzu anlattım. Fakat ikimizin şimdi kendileriyle birlikte karakola gitmesi için kapıda bekliyorlar. Burası benim evim olduğuna göre benim gitmem gerekiyor. Kim benimle gelecek?”
Mehmet, “Ben gelirim” dedi.
“Teşekkür ederim, Mehmet. Gidelim.” Fatma başıyla topluluğa işaret etti: “Mert, gruba ben ve Mehmet için dua etmekte önderlik eder misin?”
Mehmet kafasını salladı: “Bu bana karımın işi gibi geliyor. Çok üzgünüm. Bugün ona bir türlü geçmeyen baş ağrılarını iyileştirmesi için topluluk olarak Allah’a dua ettiğimizi söylediğimde çok kızmıştı.”
Fatma elini Mehmet’in omzuna koydu: “Kardeşim, İsa ‘Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır’ dedi. Öğretmenim, sen topluluğumuzu bereketledin ve yanlış hiçbir şey yapmadın. Komşulardan birinin yapmış olabileceğini düşündüm, zira haftadan haftaya evde pek çok kişinin toplandığını görüyorlar. Gülsün’le işyerinde çalışma yapıyorum, çünkü çocuklarından dolayı akşam buraya gelemiyor. Diğer elemanım inancımı paylaştığım için bana kızgın gibi görünüyor. Evimde toplantılar yaptığımı biliyor, ama bir insan neden patronunu polise ihbar etsin ki? Hiçbir anlamı yok. Polise kim ihbar etti bilmiyorum.”
Üç saat sonra Fatma ve Mehmet yorgun ama mutlu bir halde geri döndü. Herkesi halen bir arada ve dua eder halde buldular. Topluluk karakolda konuşulanları duymaya can atıyordu.
Fatma söze başladı: “Bir kere, karakolda kapıda oldukları gibi nazik değillerdi. Başlangıçta bize suçluymuşuz gibi davrandılar. Mümkün olduğunca lafı dolandırmamaya ve açık sözlü olmaya karar verdim. Utanacak ne var? Ben sadık bir Türk vatandaşıyım. Onlara yalnızca iki yıldır toplanarak Tevrat, Zebur ve İncil’i araştırmakta olduğumuzu söyledim. Mehmet harikaydı, onlara bu akşamki “Yeni Yeryüzü” dersimizden örnekler vermeye başladı. Hemen ilgi göstermeye başladılar. Hatta topluluğumuzu soruşturmaları gerektiğini unuttular ve cennet hakkındaki bütün sorularının yanıtını bulmak istediler! Mehmet onlara Yeni Ahit’te göğün çeşitli katlarından hiç bahsedilmediğini, herkesin aynı muhteşem ödülü aldığını ve herkesin Allah’la birlikte olacağını söylediğinde, bir memur özellikle ilgilendi. Sonra başka bir memur her erkeğe verileceği söylenen bakireleri sordu. Mehmet akıllıca yanıt verip, “Bu gerçekten Allah’ın cenneti kutsal bir yer olarak tutmak için düşüneceği bir plana benziyor mu?” dedi.
Reşat gülerek karısının elini tuttu: “Afife, canım, gökte benim için onlarca bakire bulunmamasına bozulabileceğini biliyorum.”
Fatma gülümsedi: “Anlaşılan polisler dürüst adamlardı ve Mehmet’in yanıtındaki mantığı anlayabiliyorlardı. Sonuç olarak keşiflerimizin farklı yönlerini açıklamayı başardım, On Emir ve İsa’nın dirilişinin hepimiz için Allah’ın lütfunu almayı ve kaderimizi değiştirmeyi sağlayan açık bir kapı olduğu gibi.”
Mert: “Sizi herhangi bir şeyle suçladılar mı? Daha doğrusu bizi mi demeliyim?”
Fatma: “Bizi neyle suçlayabilirlerdi ki? Mehmet, onlara ayrılacağımız sırada ne olduğunu anlatsana.”
Mehmet boğazını temizledi: “Fatma onlara hastalar veya sağlık sorunları olanlar için sıklıkla dua ettiğimizi söylemişti. Polislerden biri kapıya kadar bizi izledi ve tam karakoldan sokağa çıktığımız sırada bana kısık bir sesle, ‘Lütfen sekiz yaşındaki kızım için dua edin. Bir kulağı sağır’ dedi. Onu kucaklayıp öptüm ve kızı için bir mucize gerçekleşmesi için kesinlikle dua edeceğimi söyledim.”
Herkes o gece bu polis memurunun kızı için dua etme fırsatından ötürü Rabb’e hamdetti ve hemen orada birlikte dua ederek Allah’a şükretmek için diz çöktüler. Bu küçük kızın işitme duyusunun düzelmesi için ve Mehmet Öğretmen’in eşinin baş ağrılarının iyileşmesi için dua ettiler. En önemlisi de, “göksel kent” için Allah’a hamdettiler ve İbrahim gibi, gelecek ne getirirse getirsin, yeni yeryüzünde hayat ağacının altında bir araya gelene dek sadık kalabilmelerini Allah’tan dilediler.
S13. Yeni Yeruşalim’e girmek ve hayat ağacının meyvesini yemek istiyor musunuz?
Y. __________________________________________________
Okuyucular dua yoluyla bağlılık çağrısında bulunmalıdır.
Daha fazla araştırmak için şunları okuyun: Yeremya 4:23–27 ve Yeşaya 66. bölüm.